31 Aralık 2013 Salı

Bugün Günlerden Babam



Bu benim köyümün fotoğrafı ve babacığım şu an orada. Evet yazımın başlığında da belirttiğim gibi bugün günlerden babam. Aslında bu bloğun oluşmasında da benim nefese başlamam da da en büyük etken babam. Herşey bir yılbaşı gecesi babamın aramızdan gitme isteğiyle başladı. İki sene önce bugün babam ölümü seçerek aramızdan ayrıldı ve benim için hayat sil baştan başladı. Ölümün de bir seçim olduğunu daha sonraları nefesle tanıştığımda öğrendim tabii. Şimdi belki kolaylıkla yazıyorum bu kelimeleri ancak o zaman pek de o kadar kolay değildi. Her gün gördüğünüz birini bir gün gelip tekrar görememek, öpüp, koklayamamak hala pek de alışabildiğim bir şey değil aslında. Ölüm denilen şey şimdiki aklımla bir kavuşma,bir düğün o zamanki aklımla ise bir kayıp, birden bir insanın yok olması,çaresizlik ve ne geri getirmek için ne de tekrar görebilmek, dokunabilmek için elinden hiçbir şeyin gelmemesi. Babamı toprağın altına koyduğumuz an içimde beliren babamın ruhu bir yerlerde ama nerde sorusu bugünlere gelmem de bana ışık oldu, yol gösterdi. Keşke bu farkındalığı onu kaybetmeden yaşayabilseydim ama olmadı. Bazen hayatımızdan birileri bizim yaşantımıza yön vermek için de gider. Evet babam gitti ve benim hayatımın akışı değişti, nefesle birlikte bambaşka bir yol açıldı önümde. Ruhun arayışıyla başladığım yolculuk beni önce nefese sonra nefesle gelen farkındalıklara ve nefesin mucizelerine götürdü. Dönüp bakınca aradan geçen iki yıla evim,işim, hayata bakışım, önyargılarım herşey değişti. Ben uyuduğum derin uykudan böylelikle uyandım, umarım sizin uyanışınış kolaylıkla, keyifle olur. Bu değişimin kaynağının da yine bizde olduğu gerçeğini de unutmamak lazım. Evet bugün bir yıl daha bitiyor ve yeni bir yıl geliyor , tutunduğumuz, gerçek potansiyelimizi engelleyen ne varsa 2013 de kalması , yeni gelen yılda ise bizim için iyi olana öncelikle kendimizin izin vermesi ve sonra da mucizelerin gerçekleşmesini gözlemlememiz dileğiyle, hepimize güzel bir yıl diliyorum. Yeni yıl ayak dirediğimiz, değiştiremediğimiz, hayatımızın kısır döngülerini kendi potansiyelimizle değiştireceğimiz bir yıl olsun. Gönlümüzdeki ve bizim için hayırlı olan kolaylıkla, rahatlıkla, sağlıkla bize gelsin. Yeni yılda zoru bırakıp, kolayı seçelim. Her işimiz kolaylıkla olsun. Tüm önyargılarımızı 2013 de bırakalım, 2014 de tüm insanların bizimle aynı fikirde oslun olmasın bir sebepten yaratıldığını aklımızdan çıkarmadan, yaradılanı yaradandan ötürü sevebilelim. Hepimizin fiziki bedenimizin dışında bir enerjı bedenine sahip olduğumuzu aklımızdan çıkarmadan, bu enerjı bedenin frekansını düşürmeden, mümkün olduğunca negatif düşüncelerimizi iptal ederek pozitifte kalmaya çalışalım. Hastalıklarımızın hepsinin aslında bize ruhumuzun bir işareti olduğunu unutmadan, bu işaretlerin anlamlarını çözmeye çalışalım. 2014 de en çok da ruhumuzla hareket edelim. Bir şeyi başkaları istiyor diye değil de sadece kendi içimizden geldiği için yapalım. 2014 en çok da ruhlarımızın özgürleştiği bir yıl olsun, huzur, neşe, bolluk, bereket, mucizeler, nefes yeni yılda hep bizimle olsun.

Sevgi, nefes ve ışıkla.

25 Aralık 2013 Çarşamba

Korku

                                                                                                                                                                         
                                                                                                               
    -       Sakın unutma, ne zaman karşına bir seçenek çıksa, bilinmeyeni, riskli olanı, tehlikeli ve güvencesiz   olanı seç. Hiçbir zaman zarara uğramazsın.
                                                                              OSHO
 
       -     Korku, çürümüş sevgi enerjisidir.
                                                                             OSHO




Fotograf internetten alıntıdır.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Bugün




-Bugün, bugündür, çünkü dün, dündü.Ve eğer bugün dün gibiyse, yarın da bugün gibi olacaktır.Eğer yarının  farklı olmasını istiyorsanız, bugünü değiştirmelisiniz.

G.Gurdijieff


-Prens ve prensesler olarak doğuyoruz, anne ve babamız tarafından kurbağaya donüyoruz ve tek yapmamız  gereken, aynada kendimizi öpmek...

Bu farkındalık için teşekkürler Yücel Koşal hocam .

-Rabbim diyor ki,
 Ben her saniye, her an gokyüzünü değiştirirken,
 Aşağıda sizin bu kadar direnmenizi anlamıyorum.

Tanrı ile Sohbet

-NEFES senin hayatın,
 Ve nefes aynı zamanda
 Bilinçli bilinçsizolan arasında
 Bedeninle ruhun arasında köprü,
 Bu köprünün kullanılması gerek.
 Eğer köprüyü doğru şekilde kullanırsan,
 Diğer kıyıya geçebilirsin.

 Alıntı




Sol Yanim


Bugun evliligimizin dorduncu yildonumu sana hediyeler ararken ve bulamazken,her hediye bana siradan gelirken, benim gozumden seni anlatmak,benim icin anlamini kelimelere dokmek geldi icimden.Sen tam da ask defterini kapatmisken, aman canim herkes de evlenmek zorunda degil ki, insan mutlu olmak icin evlenir eger gonlume gore biri yoksa bende bekarligin tadini cikaririm dedigim bir anda, zaten insan hayatinda bir kere asik olur ben de oldum ve bitti dedigim anda binbir cesit tesaduf (ki bence tesaduf yoktur,olan hersey bir sebepten olur) sonunda ciktin karsima.Insanin birden fazla asik olabilecegini ispatlarcasina,suprizlerle girdin ve hayatimin hep en guzel suprizleri oldun. Sanki Yaradan babani bir sure sonra elinden alacagim yerine onun gibi ozel bir insan hediye ediyorum sana demisti ve seni karsima cikarmisti. Bugune kadar oyle guzel suprizler yaptin , oyle ozel hissettirin ki bana kendimi, ben ne yapsam yaninda az kalir. Varligin yasama sevincim, yoluma isik ve aydinliksin. Sen bende olmayan ve beni tamamlayan herseysin.Sakinsin, huzurlusun, kocaman sevgi dolu bir yuregin var, yaptigin her iste mutlusun, anda ve akistasin, tam bir teslimiyet icindesin.Ozel bir ruhsun. Sana bu yasamda eslik ettigim icin cok mutluyum.Yolumuz uzun ve aydinlik, birlikte daha nice yillar ve yildonumleri kutlayacagiz, her gelen yildonumunun sevgimizi katlayarak guzellikler getirmesini diliyorum. Bana ilk yolladigin cicekteki not - Omrumun en guzel uc ayi oldun bundan sonrakilerin de olur musun- idi.Simdi ben sana diyorum ki omrumun kalan yillarinin sahidi, isigi olup yolumu aydinlatir misin ? Omrumun en ozel ve guzel adami, seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum.



12.12.2013

Sevgi, nefes ve ışıkla

5 Kasım 2013 Salı

Secim Kabul Etmek


Ben sabahları işe yürüyerek gidebilen nadir ve şanslı insanlardan biriyim. Geçen sabah işe giderken karşıdan karşıya geçiyorum trafik de biraz sıkışık bir araba yaklaştı içindeki beyefendi camı açtı, ben de bana bir şey soracak diye düşünürken, elindeki sigara izmaritini yere attı ve camı tekrar kapattı. Ben de sadece sinirli bir ifadeyle bakarak ve kendi içinden sanki orası çöp diye söylenirken buldum kendimi. Eskiden olsa yani nefesten önce her şeyi düzelteceğimi zannettiğimden o kişiyi kibarca uyarır ve bir öğretmen edasıyla yaptığının yanlış olduğunu anlatmaya çalışırdım. Nefes yolculuğuma başladığımdan beri ise insanları tek tek bu şekilde düzeltemeyeceğimi hatta onları daha fazla rahatsız ettiğimi fark edip, onları oldukları gibi kabul etmem gerektiğini öğrendim. Öğrenmek ve uygulamak tabii senkronize şekilde olmuyor. Bazen bildiklerini uzun süre sadece biliyor ama yapamıyorsun. Bildiklerini hayata geçirebilmen içinde bir süreç gerekiyor. Bu nedenle  insanları oldukları gibi kabul etmek henüz tam da başarabildiğim bir şey değil . Bu olaya hala sinirleniyor olmam da onun göstergesi. Oysa ki hayat ilginç bir oyun ve bana bunu öğretene kadar yoluma böyle manzaralar çıkarmaya devam ediyor. Ne zaman ben öğreneceğim, o zaman bu örneklerde bitecek. İşte bununla ilgili bir örnek de bu sabah işe gelirken karşıma çıktı trafik yine sıkışık ve kırmızı ışıkta bekleniyor, bir şoför ise ısrarla kornaya basıyor. Diğer örnekte olduğu gibi tam sinirlenip adama söylenecektim ki sustum. Sonra düşüncelerimin neden hala buna takıldığını  çözmeye çalışırken birden bunun bir oyun olduğunu ve bizim farklı level larda olduğumuzu fark ettim. Farklı level konusunu, üstünlük taslamak için ya da evet ben üst leveldayım o daha o seviyeye gelemedi gibi aşağılamak için söylemiyorum. Sadece anlatmak istediğimin daha çarpıcı şekilde anlaşılabilmesi için hayatı oyuna ve kişileri de oyunun levellarını oynayanlara  benzetmeyi seçtim. Sonuçta herkesin bir tekamül süreci var ve kimsenin ki birbirine benzemiyor. O an zihnimde yaşadığım çözülme ise evet hayat bir oyundu. Tıpkı şimdi insanların başından kalkmadığı ve benim de keyifle oynadığım Candy Crush gibi herkes aynı yerden aynı şartlarda eşit olarak başlıyordu ( herkese eşit olup olmadığı da ayrı bir yazı konusu gerçi ) fakat herkes farklı levellarda ve farklı sürelerde ilerliyordu. Bazen sen öyle bir yerde takılıyorsun ve günlerce aynı oyunda kalıyorsun, senin takıldığın oyunu ise bir başkası tek seferde geçiyor. Bazen senin tek seferde geçtiğin bir oyunu bir başkası geçmek için günler veriyor. Sanırım başımıza gelen ve sinirlendiğimiz her olayda bunu hep hatırlamak gerekli. Oyun aynı ama levellar farklı ve herkes her şeyi kendine göre farklı bir bilinç seviyesiyle gerçekleştiriyor, bizim buna müdahale etmemiz ise sadece bizi yoruyor. Kişileri oldukları bilinç seviyesinde kabul etmek ve neden bu bilinç seviyesinde olduğunu da pek sorgulamamak gerekir. Bize düşen kabullenmektir, herkesi ve her şeyi tam da olduğu gibi hiç düzeltmeye çalışmadan, hiç öfkelenmeden, yargısızca ve sevgiyle kabullenmek. Bu hayatta en kızdığımız insanın bile bir tekamül süreci var ve hangi levelda olduğunu bilmemiz sadece karşılaştığımız bir anlık olayla mümkün değil. Hayat uzun bir yolculuk ve cenneti başka yerde aramak yerine sanırım dünyayı cennete çevirmenin yolu yargıyı bırakıp, herkesin oyunda ilerleme sürecine ve oyunu oynayış şekline saygı duymaktan geçiyor. Birbirimizi sadece var olduğumuz için yargısızca seveceğimiz bir dünyaya niyet ediyorum. Şimdi olsun.
Sevgi, nefes ve isikla
 
 
* Fotograf internetten alintidir.

30 Eylül 2013 Pazartesi

Eckhart Tolle ''Tırtıldan Kelebeğe''


Nefesle Hayat


26 Eylül 2013 Perşembe

Dogum Gununun Anlami







Niye bu konuyu sectim cunku gecen hafta benim nefesden sonraki ikinci dogum gunumdu ve birinciyi detaylariyla daha once yazmistim.Daha onceki yazilarimi okuyanlar hatirlayacaklar ben ilk nefese dogum gunumden bir gun once ve kendime dogum gunu hediyesi vererek basladim ki o gune sukurler olsun.Kendimi bunun icin takdir ediyorum.O zaman once nefesin birinci yildonumumde neler oldu gecmise dair ve bana dair ondan baslayalim, sonra dogum gununun anlamina gelelim. Bir yilda bir kere hayati control etmeye calismaktan %100 olmasa da bayagi bir kurtuldum.Bunu bir ornekle aciklamam gerekirse 30 Agustos 2013 de ciktigimiz tatilde donus icin otogara geldigimizde esimin aldigi biletlerin tarihinin yanlis olmasi ve biletsiz kalmamiz karsisinda her Turk kadininin gosterdigi cazgirligi gostermememi ve canin sag olsun hayatim bir yolunu buluruz,her iste bir hayir vardir dememi gosterebiliriz.Basima gelen her seyin bu buyuk planda bir yerinin oldugunu kabul etmek ve hava durumu dahil hic bir seyden gucum yettigince sikayet etmemek.Gordugum herkesi ve her seyi yargilayan benin su anda hic bir seyi yargilamamak icin gayret gostermesi,cunku fark ettim ki bu buyuk planda herkesin bir rolu var ve oyle davranmak zorundalar. Karsimiza cikan her olayda %100 sorumluluk bize ait ve cevremizda yolumuza cikan herkes bize bizim bir yonumuzu yansitmak icin bizimleler.Her sey biz deneyimlemeyi sectigimiz icin oluyor ve bu yolculukta fark ettikce,uyandikca daha kolay ve keyifle ilerliyoruz.Bunlari tamamen basarabiliyormuyum ne mumkun ancak eski halime gore mucizevi sekilde basariliyim.Bir olay karsisinda ilk once durup,dusunup bana ogretilmek istenen ne ona bakabiliyorum ve isaretleri gorebilyorum.Tabi ki bu yol cok keyifli bir yol cunku bir suru mucizeyle de kendini gosteriyor.Nefesin getirdiklerini birakip dogum gununun anlamina gelince ise once biraz bu seneki dogum gunumden bahsetmem gerek. Oncelikle bir hafta oncesinden bir supriz gece ile basladi sonra dogum gunu aksami kocamla bas basa bir yemek ve tam bir hafta suren kutlamalarin sonuncusu ise 21.09.2013 gecesi Ilhan Irem 40.sanat yili Harbiye Acik Hava Konseri ile noktalanmasi. Esim tam da en olmak istedigim yer icin biletleri ve arkadaslarimi organiza etmis.bana supriz yapmisti.Daha da onemlisi butun gun telefonla konustum,sevdigim insanlarin sesini duydum aslinda bunda pek de degisik bir sey yok gibi ancak nefesin farki surdaki ilk kez yas alip yaslandigimi degilde yas aldikca cok ozel insanlar biriktirdigimi fark ettim. Her dogum gunumu arayan ses ayri bir ozeldi benim icin ve gun boyu arayan herkese iyi ki varsiniz dedim.Iyi ki sizlerle yolum bir yerlerde kesismis ve aslinda yas alirken cok da ozel bir sevgi cemberi kurmusum etrafima.Yillar sonar ilke kez bunu fark ettim ve anladim ki bunca sene ben hic dogum gununun anlamini bilmaden dogum gunu kutlamisim.Tum gunumu bu ozel ve keyifli hayat icin sukretmekle, nefesi buldugum icin sukretmekle, anne babam icin sukretmekle ve dostlarim icin sukretmekle gecirdim. Simdi dusunme sirasi sizde, sizce dogum gununun anlami ne?

Sevgi, nefes ve isikla...


-Fotograf www.beyazfirin.com dan alinmistir.

23 Eylül 2013 Pazartesi

Ruhun Varlığını Hissetmek

Bu aslinda gecen haftalarda yazdigim bir yazi ancak o gun yazimi ifade eden bir fotograf bulamadigimdan bekliyordu, hic bir sey tesaduf olmadigi gibi bu da fotografta iste tam bu arayis sirasinda cok sevdigim Murat arkadasimdan mail kutuma dustu.Ben de ancak simdi yayinliyorum.
Uzun zaman oldu, biraz sistemsel aksaklıklar biraz tatil molası derken işte yine kürkçü dükkanına geldik. Bu aralar sıklıkla düşündüğüm ve önemsediğim bir konu var. Nefesin bana ruhumu fark ettirmesi ve onu dinleyerek hareket etmek. Çoğu zaman hep başkaları için yaşıyoruz. Bu kişi ilk önce anne babamız oluyor, onların takdirini kazanmak, iyi çocuk olmak için hep onların dediklerini yapıyoruz, sonra iyi bir sevgili ve iyi bir arkadaş olmak için onların istediği yerlere gidiyor, onların istedikleri gibi oluyoruz, sırf aman bizi sevsinler ve terk etmesinler sonra işin içine eşimiz ve çocuklarımız giriyor ve biz ruhumuzu bir kenara bırakıp, iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir evlat olmak için türlü türlü maskeler takıyoruz. Şimdi bütün bunlarla nefesin ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Yaptığımız her nefes seansında ruhumuzda biraz daha yakın bir bağ kuruyoruz ve istesek de istemesek de ilerleyen aşamalarda maskelerle yaşayamıyoruz. Ruh artık nefesle bize önce kendini fark ettiriyor sonra da maskelerle değil sadece benim dediğimi yaparak ya da içinden geleni yaparak daha neşeli sevgi dolu ve mutlu yaşayabilirsini bize yavaş yavaş anlatıyor. Nefes çalışmalarına devam ettikçe hiç bir gün bir öncekinin aynısı olmuyor, her gün hayata bakışınız ve farkındalığınız giderek artıyor. Etrafınızda seans sırasında oluşan pozitif enerji alanı size her seansda biraz daha pozitife, neşeye yaklaştırıyor. Yine en yakından bildiğim kendi deneyimlerimden örnek vermek gerekirse eskiden sadece arkadaşlarım istiyor diye onların istediği zaman ve yerde onlarla olur ve canımın isteyip istemediğini düşünmeden onlarla vakit geçirirdim. Şimdi önce bir kendime ve ruhuma soruyorum ki o anda orda olmak beni mutlu edecek mi ? Cevabım dürüstçe kendime evet orda olmak istiyorumsa ancak gidiyorum yoksa gitmeyi tercih etmiyorum.Sadece ruhumun istediği insanlarla ruhumun istediği zamanlarda beraber oluyorum. İçimden gelmiyorsa hiç bir kimseyi telefonla bile arayıp konuşmuyorum. Aramazsam bana küserler, darılırlar diye düşünmüyorum. Gerçekten seslerini duymak istediğimde onlarla iletişime geçiyorum ve beni seveceklerse böyle sevsinler diyorum. Şimdi bu bencillik ama diyenlerin olacaktır. Hayır bu bencillik değil sadece kişinin kendine duyduğu ve bu güne kadar dikkate almadığı özsaygısıdır. Öncelikle biz kendimize değer verip kendi önceliklerimizi belirleyeceğiz ki çevremize de bu enerjiyi yapabilelim. Bol bol ruhumuzu beslediğimiz, kendimize değer verdiğimiz ve kendimizi takdir ettiğimiz zamanlar diliyorum.

Sevgi, nefes ve ışıkla.


* Daha once de bir kacini keyifle kullandigim fotograflardan arkadasim Murat Aksoyun Dusler Salincagi adli fotograftir.Eline.emegine.yuregine saglik arkadasim.

2 Temmuz 2013 Salı

Ruhun İsyanı


Bu konuya nereden geldik şimdi demeyin bir sebebi var tabii ki. Hafta sonu bir düğün için Amasra'ya gittim ve hep bildiğim bir şey bu sefer beni farklı etkiledi. Bir insanın öncesi ve sonrası arasında kıyaslamalar yapılıyordu. Beyne pıhtı atması sonucu eski içine kapanık, duygularını hep içinde yaşayan insan gitmiş yerine anda ve içinden geldiği gibi yaşayan,duygularını serbestçe açığa vuran bir insan gelmişti. İşte o an bu insan ne yapıp da bunu seçmiş olabilir diye düşündüm ve aslında bu ruhun seçimiydi belki de dedim. Hiç kendi olamayan ruhun isyanıydı. Ellili yaşlara kadar eziyet çeken ruh, kendi olamayan, kendi isteklerini yapamayan,duygularını içinde yaşayan, acısını,eğlencesini kimselerle paylaşmayan,kendini sıka sıka geçen bir ömrün sonunda çığlık atmıştı özgür olmak için. Bunun beden deki karşılığı da bir hastalıktı. Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı, belki de komada kalınan ,yoğun bakımdaki anlarda ruhla bağlantı kurulmuş ve bir anlaşmaya varılmıştı. Bedel biraz ağır olmuştu tabii kullanılamayan, felç olan bir sağ taraf ve ruh tarafından kazanılan bir özgürlük.Gerçi ruh açısından da bakarsan ne kadar ağır  bir bedel tartışılır.Yıllarca ruhun çektiği eziyetin de bir bedeli yok aslında. Düşündükçe gerçekten de bilinç altı isyan etmişti. Kendin ol demenin bir başka yoluydu bu. Aslında ruh herkese öyle ya da böyle kendini fark ettiriyor kimine bir hastalık kimine bir zorluk kimine de farklı işaretlerle buradayım ve beni dikkate almadığın için acı çekiyorsun dedirtiyor.Bunlar aklımdan geçerken bir taraftan da kendimi düşündüm, hayatta ne  kadar ruhuma huzur veren şeyleri yapıyordum, ne kadar da zorunlulukları yaşıyordum. Sırf kendim istediğim için yaptığım şey sayısı ne kadar da azdı. Sonra çevremdeki insanlara baktım. Hepimiz bu düzenin esiri olmuştuk aslında. Ruhumuza huzur veren şeyler neler onları bile bilmiyorduk belki de. Çift kişilikliydik hepimiz gösterdiğimiz ve kendimize sakladığımız biz. İstemediğimiz işlerde çalışıyor, para kazanıyor, bu parayla borçları ödüyor ve bir ay daha tüm zamanımızı çalıştığımız iş yerine  satıyorduk tekrar borçları ödemek için bize para versin diye. Biz çalışmak için yaşıyorduk . Keyifle ve mutlulukla yaşamak bizim ilk amacımız değildi. Ruhumuzu esir ediyorduk hatta satıyorduk hiç bizim olmayan para için. Ruhumuzu doyurmuyorduk yaptığımız her şey zorunluluktandı ve buda bizi sürekli aç bırakıyordu. Belki de dünyada giderek artan bunca şişman insanın, mutluluğu çikolatada ya da çok yemek de ya da alışveriş de bulan insanın sebebi buydu. Belki ruh doyduğunda bugün olduğundan daha az yiyecekle doyabilecektik. Belki daha az hastalanacak, belki daha az parayla yetinebilecektik. Bu devir kıyam etme yani uyanma devri . Ruhumuzun farkına varıp artık onu doyurma, onu mutlu etme zamanı . Seçeneklerimiz belli ya  ruhumuzun farkına varacağız ve kendimizin istekleri öncelikli olacak ya da biz bunu yapmazsak yakın zaman da o isyan edecek ve bize öyle ya da böyle isteklerini yaptıracak zaten. Aslolan ruhun zaferinin keyfini çıkarmak dileğiyle.

Sevgi,nefes ve ışıkla.

28 Haziran 2013 Cuma

Mükemmellik


Dünya, mükemmellikten yoksun ya da mükemmellik yolunda ağır ağır ilerliyor değildir; hayır, her an mükemmeldir o, tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır. Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez.

SIDDHARTHA-HERMANN HESSE



fotoğraf ve yazı arkadaşımın paylaştığı bir yazıdan alıntıdır.

 http://ilkedeninciler.blogspot.com/

21 Haziran 2013 Cuma

Çığlık

İçimde sınırsız ve sessiz çığlıklar, nefesim daralıyor, boğazımda bir düğüm. Aklımda salak saçma sorular geçiyor. Neden bazı insanların hayatları daha doğar doğmaz garip isimler alarak zorlaşır. Karma varsa ve adımızı, annemizi, babamızı seçiyorsak. Daha ilk baştan adını çok garip seçerek,sürekli bu rahatsızlıkla yaşamayı neden seçer bir ruh?Neden hayat mücadelesine daha doğduğu anda adıyla başlar?Sonra düşünüyorum bu onun seçimi, onun karması diyorum. Sen kendi yoluna ve zorluklarına bak.Sorularımı kendime çeviriyorum.Önce kendimi çok başarısız görüyorum, neden olmadı, nerede yanlış yapıyorum diyorum. Sonra gözüm bir camdaki yangın merdiveninin resmine takılıyor ve aslında  o kadar da başarısız değilim,kendime haksızlık ediyorum diyorum. En azından başladığım yerde değilim, çıktığım her basamak benim kazancım. Evet daha önümde devam eden basamaklar var. Sadece bu basamaklara baktıkça tek dileğim neşeyle ve sevgiyle çıkmak ve yola devam etmek.Hayattan keyif alarak da ilahi bir varlık olduğumu keşfedebileceğimi biliyorum ve buna niyet ediyorum.

Ruh iken bedenlenip insan olmayı seçip bu dünyaya geliyoruz ve neyi deneyimlememiz gerekiyorsa ( koşulsuz sevgi, teslimiyet, güç ) bir hengameye kapılıp gidiyoruz. Şimdi geldiğim noktada fark ediyorum ki asıl olay yolun ve yolculuğun ta kendisi. Evet öğreniyoruz ve Mevlana'nın dediği gibi hiç bir gün bir öncekinin aynısı olmuyor.Ancak kendimizi hırpalayarak öğrenmek değil, gittiğimiz yolda keyifle, neşeyle yürümek aslolan. Her şey bizim seçimimiz ve ne seçersek onu yaşıyoruz. Bunu çok net görebiliyorum. Hala neden bazı olaylarda zoru ve çabayı seçtiğimi çözemiyorum. Bu bir çığlık olarak içimde yankılanıyor. Herkes neyin var diyor, ben birşey yok diye geçiştiriyorum.Bazen birilerini arayıp akıl danışayım diyorum sonra aslında çözümün bende, benim içimde olduğunu bile bile başkalarına sormak saçma geliyor. Ne içimdeki çığlığı susturabiliyorum bu aralar ne de çözüm üretebiliyorum. Eminim işaretler bile var etrafımda onları da fark etmiyorum.Yolu neşeyle yürümek gerekiyor biliyorum ancak neşeyi nerede bulup da yola dahil edeceğimi bilemiyorum.Kendimi sevmem ve değer vermem gerektiğini biliyorum.Nasıl kendimi severim ,sevmek nasıl bir duygu bazen onu bile hatırlamıyorum.Sanki içimdeki sevgi kalbimin hiç bilmediğim bir köşesine saklandı ve benimle saklambaç oynuyor. Bugüne kadar bildiğim hiçbir şeye benzemiyor diyor, beni önce bul sonra yeniden keşfet diyor.Aşık olduğum, yeğenimin dünyaya geldiği,evlendiğim zamanı,balayımı,babamı hatırlıyorum, tüm güzel anları gözümün önüne getiriyorum hatırlamak için ama nafile. Hiç bir yöntem onu sakladığı yerden çıkarmama yardımcı olmuyor.Sonra kendime kızıyorum. Beceriksiz diyorum, bu kadar şey biliyorsun ve hala gelip bir yerde tökezliyorsun. İsteklerime sahip olma gücü ben de biliyorum, eyleme geçirirken bilmek kadar kolay olmadığını görüyorum. İçimdeki sessiz çığlığı bir tek sevgi yok eder biliyorum ve bu saklambaç oyununda yüze kadar saydım şimdi sıra sevgiyi bulup sobelemekte. Kolaylıkla, sağlıkla, dengeyle olsun diyorum. Mutluluğu hak ediyor ve mutlu olmak için kendime izin veriyorum. Şimdi yolumda neşeyle yürümeyi seçiyorum ki öyle zaten.

Sevgi, nefes ve ışıkla.

20 Haziran 2013 Perşembe

Sabır ve tahammül

Yine İndigo Dergisi ve yine süper bir yazıyla başbaşa bırakıyorum sizi.Yazarımız Özgül Süsler'e de bu farkındalığı yaşattığı için yürekten bir teşekkür ediyorum.


http://indigodergisi.com/2013/03/sabir-ve-tahammul-arasindaki-ince-cizgi/


Sevgi,nefes ve ışıkla.

14 Haziran 2013 Cuma

Olanı Sevmek

Bu başlık aslında Byron Katie'nin kitabının adı, daha önce de yazılarımda bahsettiğim The Work adlı çalışmanın da yaratıcısı aynı zamanda Katie . Kitapda The Work'ü farklı şekillerde hayatımızda, karşılaştığımız olaylarda nasıl kullanacağımız örneklerle anlatılıyor. Başımıza gelen olaylarda sorumluluğu kendimize almayı, kurban rolünden çıkarak, her olayın aslında içimizdeki karanlık yanlarımızı görmemiz için başımıza geldiğini anlamayı sağlıyor.Benim yazıyı yazma sebebim ise  kitabın içeriğinin yanında adında ki olanı sevmek fikri. Sanırım yaşadığımız dünya bir cehennemse onu cennete çevirmek olanı sevmekle mümkün. Bu bir taraftan da öyle sancılı bir süreç ki bu süreçte kabulde kalmak ve olanı sevmek sanırım ermiş olmanın bir diğer şekli. Ben nefes yolcuğunu bir uyanış olarak görüyorum ve bir kere uyandın mı geri dönüşü yok tekrar ben bunları unutmak ve eski halime dönmek, hiç bir şey bilmeden yaşamak istiyorum diyemiyorsun ve bir içsel yolculuk başlıyor. Bu yolculukta  beni en çok yoran da şimdilik kabulde kalmak oluyor. Bir olay yaşıyorum. Eskiye oranla yeterince sabırlıyım . Sonra olay bitiyor ve neden yaşadığımı fark ediyorum. Bu olayı bana yaşatanın da mükemmel bir ruh olduğunu kabul etmek ve bana beni anlatmak için bu olaya dahil olduğunu aklımla bilmek başka, içimdeki kızgınlığı gidermek başka. Zihinsel olarak bilmek yetmiyor, bildiklerini, moda tabirle içselleştirmek önemli olan. Yani tam da olay olduğunda bu zihin jimlastiğini yapmak ve sakince olay karşısında bir varoluş sergileyebilmek. İşte meziyet burada.  Olanı olduğu gibi kabul edebilmek ve sevmek. Olana teşekkür edip, dersini  alıp, yolculuğa devam edebilmek. Bu olay yaşandığında beni rahatsız eden, sinirlendiren duygu hangisiydi ve bu duygu bana nereden hediye ,hangi yaşımdan ya da hangi geçmişteki olaydan buna bakmak lazım. İçimizdeki kini, nefreti, kibri  böyle böyle temizleyebilirsek eğer yavaş yavaş yaşadığımız yeri cennete çevirebiliriz. Bu o kadar kolay mı derseniz, kolaya izin veriyor ve  şimdi olmasına niyet ediyorum. Mucize bilinci der ki herkes tam ve mükemmel bir ruhdur, bunu hayatıma geçirebilmeye ve olanı kabul edip sevebilmeye niyet ediyorum.


Sevgi,nefes ve ışıkla.     

10 Haziran 2013 Pazartesi

Birlik

Bu sabah bu blogda fotoğraflarını da zaman zaman paylaştığım bankacılık zamanlarımda tanıştığım ve halen de dostluğumuzun devam ettiği Murat Aksoy'un yandaki fotoğrafıyla güne başladım.Günümü aydınlattığı için öncelikle arkadaşıma gıyabında teşekkür ediyorum.Attığı mailde dosya adına penceremden denilmiş ve mailin konusu da  'ayrık gibi görünse de ' olunca heyecanla fotoğrafı açtım ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Evet dedim bugün ki dersim birlik bilinci. Aslında yazmak istediklerimi fotoğraf öyle güzel özetlemişti ki   gökyüzü yerle bir olmuştu. Zihnimiz olmasa bunun bir yansıma olduğunu bilmesek sadece yandaki fotoğrafa inanıp her şey bir diyebiliriz. Aynen bu fotoğraf da olduğu gibi aslında biz de görünmez enerjisel bağlarla birbirimize bağlıyız.Aslında hepimiz biriz. Bizi birbirimizden ayıran zihnimiz ve dünyayı algılama biçimimiz, hepimiz nasıl algılarsak öyle bir dünya kuruyoruz kendimize ve kendi dünyamıza inanıyor, etrafımızı ayrıştırıyoruz. Öyle çok ön yargılarımız var ki insanlarla, çevreyle, toplumla, dünyayla ilgili yargılarımız arttıkça yalnızlaşıyor, birlikten uzaklaşıyoruz ve farkında bile olmuyoruz.Hepimizin içinde harekete geçmeyi bekleyen büyük bir güç var, okuduğum bir kitap da doğduğumuzda büyük bir şatoda dünyaya geldiğimizi ancak giderek o şatonun odalarını ön yargılarla ya da kalıplarla birer birer kapattığımızı, en sonunda da koca bir şatoda sadece küçücük bir odada yaşamaya çalıştığımızı okumuştum.Gücümüzün farkına varamadığımızdan,etrafımızı ön yargılarla çevirdiğimizden küçücük bir odada bir ömür geçirmek zorunda kalmak, giderek yalnızlaşmak, giderek birlikten uzaklaşmak. Öyle bir güce sahibiz ki kendi frekansımızı yükselttiğimizde yakınımızda bizimle birlikte yaşayan herkesin de frekansını yükseltiyoruz. Düşündüğümüz bir iyilik de kötülük de sadece bizi değil tüm evreni etkiliyor. Biz oturduğumuz yerden sadece düşünerek iyiliği ya da kötülüğü yayabilecek güce sahibiz. Etrafımızdaki insanlarla, doğayla, hayvanlarla herkesle tıpkı bu fotoğraf da ki gibi biriz. Bu birlik bilinciyle hareket edebilirsek eğer tam ve bütün olmayı deneyimleyebiliriz. Yaradan hepimize nefesinden üflemiş ve hepimizin ön yargılardan, kalıplardan arınmış özü, O'nun özü ile bir aslında.

Sevgi, nefes ve ışıkla.

5 Haziran 2013 Çarşamba

Umut

Bazen tam da bu penceredeki gibi aslında masmavi bir dünya vardır dışarıda ancak biz evin işinde kendi sorunlarımızla o kadar meşgulüzdür ki pencerenin dışına bakmak, oradaki aydınlığı , çiçekleri bile görmek aklımızın ucundan geçmez. Aklımızdaki vesveseler bizi dipsiz bir kuyuya çeker ve biz kafamızı uzatıp pencereden dışarı bakmayız.Bazen pencerenni açılabildiğini bile hatırlamayız. Öyle bunaltmışızdır ki kendimizi, kendi yarattığımız sorunlardan başka bir şeyi göremeyiz. Sadece soruna odaklanırız, çözemeyeceğimizi düşündüğümüz için baştan 1-0 yenik başlarız ve çoğu zaman çözüm bile aramayız. Aslında her şeyin bizde bittiğini bir görebilsek, bir an uykudan uyansak ve içimizde kocaman bir pencerenin açılmak için bizim ona dokunmamızı beklediğini bir hissedebilsek. Çözüm aramaya başlayınca çözümün her yerden bize ulaşabileceğini fark etsek . Aradığımız cevabın belki bir satır arasında, belki yanımızdan geçen birinin diğeriyle konuşmasında, belki bir gazete haberinde belki de yürekten sorarsak kendi iç sesimizle bize fısıldanacağını bir görsek , bu pencerenin gönlümüze, özümüze, kendimize açılan bir umut olduğunu bilsek, gerçekten kendimiz olduğumuzda sadece yürekten istediklerimizi yaptığımızda neşenin ve sevginin birden ortaya çıkacağına şahit olurduk. İşte o zaman da pencereyi açıp hem çiçeklerin güzelliğini, hem temiz havayı hem de aslında bu sıkıntıları uyanmak ve özümüzü fark etmek için çektiğimizi anlardık. Herkesin içinde bu resimdeki kadar güzellikte bir pencere bizim onu açmamız için beklemekte. Ben kendi penceremi açmak için bir kayıp yaşadım, en sevdiğim adamı babamı kaybettim. Daha önceleri de yazdığım gibi babamın gidişi ve onun bir ruhu olduğunun kafama dank etmesi, sonra o ruhun nerede olduğun bulma arayışı ve transformal nefesi keşfedişim.İşte benim penceremi açan babamın gidişi ve bana hediyesi olan nefes oldu. Herkesin yolu tabii ki aynı olmak zorunda değil tek dileğim herkesin kendi içindeki o güzel pencerenin farkına varması ve içeri temiz hava girmesini sağlaması. İnanın ondan sonra çok kolay bir hayat bizi bekliyor, bu dünyada ki kendi cennetimizi yaratmak için güç bizde, bizden başka kimse gelip o içimizdeki pencereyi açamaz. Özümüzün penceresini açmak, önündeki çiçeklerin ve temiz havanın kokusunu içimize çekmek dileğiyle.

Sevgi, nefes ve ışıkla ...





*Fotoğraf çok sevdiğim arkadaşım Murat Aksoy'a aittir. Kendisine buradan tekrar teşekkür etmek isterim.

3 Haziran 2013 Pazartesi

Sevgi Getiren Çocuklar



Aslında Burak Özdemir'in Tanrı'nın Doğum Günü kitabını okuduğumdan beri  indigo çocukları araştırıyor ve ilgileniyorum. Onları araştırırken krsital çocukları öğrendim ve savaşçı indigoların açtıkları yoldan koşulsuz ve saf sevgiyi yaymak için dünyaya geldiklerini öğrendim. Hep bu çocukların bu yaşamda neler hissettiklerini merak ediyordum ki İndigo Dergisi'nde bu yazıyla karşılaştım ve çok beğendim.Umarım size de ışık olur.Eğer çocuklarınızla anlaşmak zorsa onları ilaçla tedavi etmek yerine bir de bu pencereden bakmanızı isterim.

http://indigodergisi.com/2013/05/ozun-ruhla-dansi/













*Fotoğraf ve yazı internetten alıntıdır.

28 Mayıs 2013 Salı

Eş ruh bulma sanatı




Ağaşıdaki link şu çok beğendiğim internet sitesinden www.derki.com dan alıntıdır.Bu yazı aslında çok özel bir konuyu günümüzdeki yoğun miktarda erkek ve bayanın bekar olmasını, hayatlarında biri olmamasını eğlenceli bir dille ve kişilerinde özüne dönmesini sağlamak suretiyle anlatmış. Biraz gülerek, biraz kızarak ve belki de sonunda elimizdeki düşüncelerle kendimize dönerek, farklı bir açıdan ilişkilere bakmamızı sağlayacak bir yazı diye düşünüyorum.Yazarımız Hasan Sonsuz Çeliktaş'a da bu vesile ile teşekkür ediyorum.


http://www.derki.com/iliskiler/item/2985-esruhunuzu-nasil-bulursunuz



-Fotoğraf internetteki görsellerden alıntıdır.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Bugün Günlerden Aşk



Neden böyle başladım ve neden aşka dair yazmak istedim bilmiyorum. Belki de koşulsuz sevgiyi deneyimlediğim geçtiğimiz hafta boyunca tüm sevdiklerimi, tüm aşık olduklarımı temize çekmemdendir. Hem zor hem özel bir hafta yaşadım ve aslında aşık olunca ne kadar da koşulsuz sevildiğini farkettim. Aşklar yaşarken insan pek bunun farkında olmuyormuş ya da o zaman bu farkındalık,kendini arama süreçlerine falan girmediğimden koşulsuz bir sevgi kavramının bile farkında değilmişim. Çok sevildiğimi tabii ki biliyordum ve çok mutluydum ancak sadece ben olduğum için hiç bir ilave şart aranmadan sevildiğimi yeni fark ediyorum.Bunları düşündükçe de beni bu denli koşulsuz seven herkesi sevgiyle ve minnettarlıkla anıyor,hayatımdan gittiklerinde delice kızdıklarımı sevgiyle bağışlıyor ve sadece koşulsuz sevilmenin tadını çıkarıyorum. Şimdi geçmişe gidip bakınca gerçekten de iki insanın birbirinden hiç bir şey beklemeden birbirini sevmesini düşünüyorum. Sadece sevdiğinle keyifli zaman geçirmek ve en büyük koşul belki de ona dokunabilmek. Sevgiyle, hiç bir şey beklemeden sadece sendeki sevginin karşı tarafa geçmesini sağlamak. Şevkatle ve sevgiyle dokunmak. Ne kadar değerli anlar olduğunu fark ettim ve hayatıma aldığım herkesin ne kadar da hem çok hem de koşulsuzca beni sevdiklerin fark ettim. Hiç bir talebim yokken, koşulsuzca sadece sevgi için bir sürü güzellikler yaşadım. Belki de bu nedenle bu kadar değerliydi. Beklentisiz sevmek.Sadece var olduğu için değer vermek ve sadece var olduğu için sevmek. Ailesi, parası, pulu, sevmediğin alışkanlıklarını dert etmeden sadece yüreğindeki sıcacık sevgiyi görmek, hissetmek ve sadece var olduğu ve yanında olduğu için birini sevmek. Çok özel  anlardı. Geçmişe bu anlara gidip,ne kadar da çok sevildiğimi ve hala da seviliyor olduğumu deneyimledim.Acılar çekilmedi mi tabii ki çekildi. Hayal kırıklıkları yaşandı, dünyanın başıma yıkıldığı anlar tabii ki oldu. Sonuçta dönüp baktıkça ve o özel , koşulsuz sevgiyi hissettikçe nefes seminerlerinden birinde arkadaşım Cengiz'in dediğine katılarak ben diyorum ki aşk yanmaksa, en çok yakana sağlık. Böyle koşulsuz sevilmeseydik, böyle yanmasaydık, aşk biraz eksik kalırdı belki. Yaşanılanlara baktıkça fark ediyorum ki ilişkiler , koşullar devreye girdikçe yıpranıyor ve bitiyor. Gelecek düşünülüyor ve andan uzaklaşılıyor ve işte o zaman devreye koşullar giriyor. Sadece doğduğumuzda koşulsuz seviliyoruz ve büyürken hep koşullar var , uslu çocuk olursan seni severim,yemeğini yersen seni severim den başlıyor ve biz daha başarılı olursak daha çok sevileceğimizi düşünerek,sadece daha çok sevilmek uğruna herkesin bizi görmek istediği insan olmaya çalışıyoruz ve her geçen gün kendimizden,özümüzden biraz daha uzaklaşıyoruz.Aradan yıllar geçip, bir uyanış gerçekteştiğinde ise fark ediyoruz ki aslında biz biz değiliz, bir sürü fedakarlıklar yapmışız sevgi uğruna,bir sürü istemediğimiz şey yapmışız ve sonunda yine de en çok sevilen biz olmamışız. Oysa sadece ve sadece içimizden geleni yaparsak, o an yapmak istediğimiz ne ise hiç çekinmeden,kimse ne der diye düşünmeden yaşarsak işte o zaman hem kendimiz olmayı başarır ve neşeli bir hayat yaşarız hem de bizi her halimizle kabul eden, koşulsuz seven insanların sevgisini hissederiz. Şu an bir durup düşünün derim ve koşulsuz sevildiğiniz anları gözünüzün önüne getirin. Nerede olduğunuz,ne yaptığınız hiç önemli değil, sadece o anlar gözünüzde canlansın yeter. İşte mutluluk bu. Kendiniz olabildiğiniz,koşulsuzca sevildiğiniz anların çoğalması dileğiyle.

Sevgi,nefes ve ışıkla.




*Fotoğraf internetten alıntıdır. 

23 Mayıs 2013 Perşembe

Yaratma Gücümüz


İşte enfes bir yazı daha www.derki.com 'dan alıntıdır.Bu siteyi arkadaşım İlke sayesinde keşfettim ve keşfettiğim günden beri de başka bir siteye girmiyorum diyebilirim, her yazarın yazıları ayrı güzel . Daha da okunacak çok şey var. Beğendiklerimi sizlerle buradan paylaşacağım.

Sevgi, nefes ve ışıkla.

http://www.derki.com/ruhtaki/item/2946-soylendigi-gibi-degil-soyledigim-gibi-yaratacagim

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Nefes Semineri 12-17 Mayis 2013 Ozdere-Izmir

Bir haftalık aradan sonra herkese tekrar merhaba,

Geçen hafta Milliyet yazarı Sibel Kavunoğlu'nun İzmir-Özdere'de düzenlediği nefes seminerinde idik. Bu seminerle ve nefesle insanların ruhlarına dokunmak bir başka özeldi. Orada fark ettim ki yoğun bir tempoya rağmen insan aşık olduğu işi yapınca hiç yorulmak nedir bilmiyor. Erkenden kalkıp akşam saat yedilere kadar özel bir enerjiyle o insanların ruhlarına dokunmak ve onlara bambaşka bir dünyanın kapılarını aralamak , kendilerini fark ettirmek ve bir parça daha fazla sevilmek için kendimizden verdiğimiz ödünleri hissetmelerini sağlamak benim için çok özeldi. Daha önce danışan olarak katıldığım böyle bir seminere şimdi nefes koçu olarak katılmakta ayrı özeldi. İnsanların ilk gelişlerini görmek ve giderken ki güçlerini ellerine almış hallerini görmek,en özel anlarında yanlarında olmak,sanırım bunun parasal bir karşılığı yok. Belki yıllardır affedemediklerini affediyorlar, belki doğumdan itibaren gelen bir duyguyu temizliyorlar,belki yaşam amaçlarını buluyorlar ve hepsini deneyimlerken bazen sadece kalplerine dokunmak bile onları hıçkırıklara boğabiliyor,elimizden onların bedenlerine geçen koşulsuz sevgi, sadece kendileri oldukları için hiç bir şey beklemeden gösterilen koşulsuzca sevgi , tüm eğitmen ve koçların onları sevmesi ve gözlerindeki o sevilmenin dayanılmaz mutluluğu , heyecanı ve şükran duygusu. İşte bu deneyimler belki de hayatın hiç bir alanında,hiç bir işinde hissedilemeyecek duygular. Hiç tanımadığımız insanlara sevgimizle ulaşabilmek. Özel bir güven ve sevgi ortamı . Dışarıdaki dünyanın koşuşturmacasından uzak ve yargısızca anlatmak istediklerini dinleyecek birilerinin varlığı ve bir haftada kendilerine güvenlerinin ve yaratıcılıklarının artışıyla seminerden ayrılmaları. Bence insanın kendine verebileceği en özel hediye. Kendin için bir şey yapmak, kendini kendinden özgürleştirmek, koşulsuz sevgi ve güveni deneyimlemek . İşte nefes, işte değişimin gücü, işte nefesin gücü ve bir hafta gibi kısa bir sürede bile insanın bakış açısındaki değişiklikler, farkındalıklarında ki artışlar.... İyi ki varsın nefes . İyi ki yolumuz kesişmiş.  Eğitimde emeği geçen herkesin ve oraya nefese gönül vererek gelen herkesin yüreğine sağlık. Dilerim herkes bir gün kendi nefesinin gücünü ve içindeki mucizeyi keşfeder...







9 Mayıs 2013 Perşembe

Ruhsal psikoloji : 12 Yasa

http://indigodergisi.com/2013/04/tutkunda-dans-ettin-mi-sevincinde-oynadin-mi/


-İndigo dergisinden alıntıdır.

7 Mayıs 2013 Salı

Gece ile Gündüzü nasıl ayırt edersiniz?




GECE İLE GÜNDÜZÜ NASIL AYIRT EDERSİNİZ?..

Bilge kişi, çölde öğrencileriyle otururken “Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz?..” diye sormuş...

- “Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?..”

Öğrencilerden biri “Uzaktaki sürüye bakarım...” demiş, “koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir...”

Başka bir öğrenci söz almış; “Ben...” demiş;

- “İncir ağacını zeytin ağacından ayırabildiğimde anlarım ki sabah başlamıştır...” ***

Bilge kişi susup öğrencileri dinliyormuş...

Meraklanan öğrenciler; “Peki siz ne düşünüyorsunuz Hocam?..” diye sormuşlar... Bilge kişi şöyle cevap vermiş:

- “Yürürken karşıma bir kadın çıktığında güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı ayırmadan ona ‘kardeşim’ dediğimde, yürürken karşıma çıkan erkeği zengin mi yoksul mu bakmadan milletine, ırkına, dinine aldırmadan dostum ve kardeşim saydığımda anlarım ki sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır...”


Yazı Reha Muhtar'ın Vatan gazetesindeki 08.05.2013 'deki yazısından alıntıdır.


Büyürken öyle ön yargılar ediniyoruz ki yazıda da denildiği gibi bir ayrıma gidiyor ve her şeyi ayırıyoruz,Güzel-çirkin, iyi-kötü,zengin-fakir aslında olan ikilik bizim zihnimizin bize bir oyunu.Hayatta hepsinin olmasının bir sebebi var.İyi de bize bir şey öğretmek için burada kötü de . Ne zaman ki biz önyargılarımızdan arınır ve olanın bir sebebi olduğunu algılar ve olanı seversek işte o zaman ikilik biter ve yukarıda ki bilgenin dediği gibi toplumda bir aydınlanma başlar.Şu anda toplum bir uyku hali içinde kıyamet denen şeyde aslında herkesin toplu ölümü değil tüm insanlığın toplu uyanışı,aydınlanması aslında.İkiliği bırakıp hepimizin iyi de olsak kötüde olsak,güzel de olsak çirkin de olsak enerjisel bağlarla birbirimize bağlı olduğumuzu ve birimizin yaptığı bir iyiliğin ya da birimiz yaptığı bir kötülüğün tüm dünyayı etkilediği,aslında bir olduğumuz anlaşıldığında işte bu bir uyanış olacak ve dünya daha güzel bir yere doğru gidecek.Etrafınıza baktığında hep kötülükleri görebilirsiniz ve dünyanın asla güzel bir yer olmayacağına inanabilirsiniz ancak nefesle uğraşan ve diğer enerji çalışmalarıyla uğraşan ve onlara katılan insanlarda inanılmaz olumlu enerjiler yayarak ,hemen hemen her çalışmalarında tüm insanlık,tüm evren ve görünür görünmez tüm canlılar için iyi dileklerini evrene gönderiyor,iyilik için dua ediyor ve etraflarına iyi enerjiler yayıyorlar.Belki bu çalışmalardan birinde bulunmanız ne demek istediğimi daha güzel anlatır:)


İkilik bittiğinde,önyargılar bittiğinde ve gördüğümüz her şeyin bize bizi yansıttığını tüm insanlık keşfedip değiştiğinde dünya daha da yaşanılası bir yer olacak.İnsanlar içlerindeki koşulsuz sevgi ile ne bir insanı incitebilecek ne de herhangi bir canlıyı ne de doğayı :)


Sevgi,nefes ve ışıkla...



-Fotoğraf internetten alıntıdır.

26 Nisan 2013 Cuma

Nefesin Getirdikleri

Bugün seminerden döndüğüm ilk iş günüm.Yaşadıklarım nasıl anlatılır kelimelerle bilemiyorum.Eğitimi bu hayattaki cennetim diye anlattığında Burcu garip geliyordu, gerçekten bu hayattaki cennetmiş fark ettim.Nefes diye girdiğim yol meğer bambaşka bir yolmuş:) Seminerden dönünce arkadaşım sorduğu sorulara verdiğim cevaplara şaşırıp sende ne var dedi, ben de gözlerimde ne görüyorsun deyince huzur ve neşe dedi. Ne ilaç kullanıyorsun bize de söyle dedi. Ben de düşündüm ve aklıma nefes geldi. Sadece nefes alıyorum dedim.Karşımda bir derin nefes aldı ve ben de alıyorum bak bir şey olmuyor dedi.Ben de dedim ki benimki bağlantılı nefes ( trasnformal nefes) dedim ve anladım ki nefes beni yaradana, özüme bağlayan en güzel yolmuş.iyi ki zorluklar çıkmış ve ben bu yolu seçmişim.

15.11.2012 saat yok

Gelelim eğitim sürecine,yolculukla başlayalım.Öncelikle eğitme gidebilmek için tutarı borç almıştım ve 3 günde iş yerinden ücretsiz izin almıştım.Maddi anlamda zorluklar başlamıştı zaten.Yola çıkıcağım günde iş yerinin önündeki cadde de eylem vardı ve bütün sokaklar kapalıydı.Saat 4 de işten çıktım ve beş dakikalık Havaş yolunu tüm sokakları dolaşmamıza rağmen taksiyle 1 saat 15 dakika da gittim ve taksicide Allah razı olsun bütün kestirme yolları bilmesine rağmen,tüm yolların kapalı olması ve saatlerce her girdiğimiz yolda beklememiz ve en sonunda da asıl gitmemiz gereken yolun açılması ve o yoldan gitmemiz en büyük zorluklardandı.Sonuçta saat 5 havaşını kaçırdım ve olanüstü durum nedeniyle ek sefer konulan 5.15 Havaşına da zorla yetiştim.Uçaktan inince transfer için arabaya bindim, gideceğimiz otelin sahibinin kızı da aynı anda başka bir uçaktan indiği için onu da otele benim transfer aracımla götürdük.Patronun kızı benim trasnferimle bedava oteline gitmişti.Daha da ilginç olanı kadının adı Yeşim'di ve ben eski hatıralardan dolayı bu isme de gıcık oluyordum.Bir stresle otele gittik.Sonra eğitim içindeki nefes seanslarında kulakları çınlasın nefes koçuç Esra Ekren bana sürekli teslimiyete niyet et diyor ben de pek anlam veremiyorum.Bir sürü başka güzel niyetim var aslında yine de onu dinliyorum.eğitimde öğrendiğim tüm bilgiler ve niyet edip nefese yattığım her seans inanılmaz bir deneyimdi.Teslimiyet dedikleri hayatın dizginlerini bırakmakdı ve yaradana, ruhunun iradesine teslim olmakdı.Benim için artık nefesin anlamı insanları hastalıklarından,ağrılarından,korkularından kurtarmak,doğduğumuzdan beri bir yerde bizim onu farketmemizi bekleyen ruhumuza sahip çıkmak ve bundan sonra yola ruhumuzu bedenimiza alarak devam etmek,ruhumuza sahip çıkmakdı. Ruhuna ve yaradana teslim olduğunda zaten hayat o kadar kolaylaşıyordu ki , bunu anlatınca ne kadar uçuk bir fikir geldiğini biliyorum,dünyanın öyle ilahi bir düzeni vardı ki...Ben bu eğiitmde kalpleri sevgi dolu bir sürü melekle tanıştım.Onlar benim nefes meleklerim yani ordaki nefes koçlarıydı.Onların gözlerinde ki ışığı fark ettim.Affetme seansında karşılıklı hiç tanımadığın biriyle oturup,göz göze bakarak hayatta hiç anlatmayacağım şeyleri anlatırken buldum kendimi.Seans sonuında hayatımdaki herkesi affedip,orda duran o küçük kıza yani kendi küçüklüğüme bakınca anladım ki ben Şükran annemin kucağında ( babaannemin kardeşi ,annem çalıştığı için beni o büyütmüş ve beni de çok sevdiği için pek etraftaki kimselerle payalaşmazmış buna annem babam da dahil.Büyürken en çok duyduğum  cümle öyle güzel bir bebektin ama biz seni hiç tadını çıkara çıkara sevemediktir.) tek bir kişinin sevgisiyle,anne baba sevgisi alamadan büyümüştüm.Kalbimi sevgiye açamamam ondandı.Karanlıkta sadece o vardı ve onun kucağında kalmıştım.Sonra anladım ki koşulsuz sevgi ne demek.Şimdi kendi yapacağım meditasyonlarda o küçük kıza daha çok şevkat göstermek gerektiğini biliyorum.Seansların biri de anne karnında ısıtılmış suda doğum seansı, bu seansda da annemin aslında ne kadar şevkatli olduğunu ,beni çok sevdiğini fark ettim ve onu affettim. (ona beni değil kardeşimi çok sevdiği için hep kızardım) Hayatta hep üşümemin sebebi de sanırım doğarken odanın çok soğuk olmasıydı.Ruhsal benliğimle yapılan çalışmalarla da yeniden doğdum ve özel anlar yaşadım.Bugüne kadar yaptığım tüm ibadetlerde yaradandan kendim için bir şeyler istediğimi hiç onu koşulsuz sevmediğimi farkettim. Tanrı'nın Doğum Günü adlı Burak Özdemir'in kitabını okuduğumda dine bakış açım zaten değişmişti, nefesle fark ettim ki insanların kendi ruhlarını fark etmeleri , cennetin ve cehennemin öbür dünya da değil bu dünyada olduğu , eğer ruhunla yaşarsan ve teslim olursan bu dünya senin için cennet ve sadece zihnin devrede olursa,iç sesini dinlemezsen bu dünya sana cehennem:)Akışa teslim olduğunda tüm kaynaklar sınırsız,bolluk ve bereket var,kolaylıklar var.Direnir ve hep benim dediğim olsun dersen ,inatlaşırsan hayatın tüm zorlukları seninle.Eğitimden geldikten sonra hayat o kadar kolaylaştı ki .hiç bir şey için acele etmiyorum,hiç bir şey için endişelenmiyorum.Yıllardır çekim yasasını uygular ve isterim bunların bir kısmı olur bir kısmı da olmazdı.Nefes seminerinde anlaşıldı ki verme üzerine kurulu bir düzenim var almaya kapalıyım.Almaya kapalı olunca da bolluk bereket,mucizeler ben onlara kendimi açmadığımdan bana gelemiyor.Bunu farkedince istediğim bazı şeylerin neden olmadığı kafamda yerine oturmuş oldu.Gelince bayapı bir bocaladım.Cennetten dünyaya gelmiş gibi oldum.Geldiğim bu dünyada kimse benim bildiklerimi bilmiyor,kimse söylediklerimi anlamıyor,düşüncelerim herkese çok uçuk geliyor.Bu bir süreç ve iyi ki bu yoldayım.Nefesdeki koçların çoğunluğu başka işlerde de çalışıyorlar ve ben anlam veremiyordum böyle güzel işleri var neden diğer işlerini bırakmıyorlar diye, eğitimden dönünce anladım ki bu dünyada topraklanmak için başka bir iş ve başka insanlarla iletişim içinde olmak lazım.Çünkü eğitimde öğrendiklerimizle kişinin uçup gitmesi ve ayaklarının yerden kesilmesi çok kolay.Dengelemek ancak mevcut başka bir işle oluyormuş:)

30.11.2013 saat yok

Artık farkındalıklarımı yazmaya yetişemiyorum.Aklımdan bir soru geçiyor,soruyorum ve cevabı mutlaka karşıma çıkıyor.Nefesin mucizeleri bitmeden ve artarak devam ediyor.Daha eğitimde kendimde yaşadıklarımı yazamadım bile.Dün gece rüyamda iş yerinden bir arkadaşımla ilgili bir sorunu gördüm.İşe gelince de ona hiç bir şey anlatmadım.İş yerinde iki ayrı yazıcı var biri benim yanımda biri de o arkadaşımın yanında.Bir yazı çıktısı almaya çalıştım benim yazıcı ısrarla yazmadı bayağı uğraştım neyse en son diğer yazıcıdan alayım dedim.Tam ben arkadaşımın yanındaki yazıcıya gittim onunla konuşurken kızın cep telefonunda hiç dokunmadığımız halde 3 sayısı belirdi.Şok olduk tabii .3 de meleklerle yaşamak kitabında aydınlanmış üstadlar yanında demek.Sonra arkadaşım bana 21 Aralık da nefesin 3 günlük seminerine gitmek için bir işaret istediğini ve telefondakinin bu işaret olduğunu söyledi.Bende sabah gelince ona o eğitime gitmesini tavsiye edecektim ancak kendi kararını kendi versin diye bir şey söylememiştim.Ben o an onun yanına o işaretin gelmesi için gitmiştim.Aydınlanmış üstadlar yanında deyince ,bir an enerjımi o işaretin gelmesine yardımcı olduğunu düşündüm sonra kendime geldim.Daha ne biliyordum ki yolun başındaydım ve kararlıydım.Üsad olmaya çok vardı ve şimdi bunları bu aklımla yazarken biliyorum ki aslın da bu yolda amaç hiç olmak.Bu yolda kolaylıkla,keyifle,dengeyle yürümeye niyet ettim..En sonunda da bu yolculuğun kitabını yazmak istiyorum ki okuyanlara ilham olsun yolun kendisi:)


18 Nisan 2013 Perşembe

Zihni durdurmak



Zihni durdurmanın en güzel yolu meditasyon ve İndigo dergisinde Efe Elmas öyle güzel bir yazıyla konuyu anlatmış ki bana yazılacak bir şey kalmamış, bu yazının üzerine sadece meditasyon yapılır :)




http://indigodergisi.com/2013/03/meditasyonun-temeli-meditasyon-nedir-ve-nasil-yapilir/










Yazı indigo dergisinden resimde internetten alıntıdır.

Nefesin Getirdikleri

Selam,

Artık kaçıncı sayıdayım unuttuğumdan sadece nefesin getirdikleri diye devam edeceğim yazı başlıklarıma.

Nefes, nefes, nefes....

Bende neyi değiştirdi nefes dersen düşüncelerimi, paraya ve borca bakış açımı , kontrol mekanizmamı tabii hala biraz var yine de azaldı.Bir sorun olduğunda içinde çözümünün de olduğunu bilmek ve eskisi kadar stres yapmamak.Bugüne kadar ki sorunlarıma uzaktan ve başka bir pencereden bakabilmek ve böyle baktığıma da kendi kendime şaşırmak.İnsanları yargılamamak, daha yüksek empati duygusu, sakinlik,hiç bir şeye çok üzülmemek ve sinirlenmemek, Sürekli didiştiğim kardeşimle bile inanılmaz değişen iletişimim.Galiba tamamen değiştim.Eski ben olmadığım kesin.Bedenen bu işyerindeyim ama sanki ruhen çok başka diyarlardayım.Burayı artık bir kariyer yeri değilde nefes eğitimlerimin ücretlerini karşılaması için gerekli bir yer olarak görüyorum.Gelip gidip işimi yapıyorum ve nefes eğitimleri için paranın bana maaşla ya da farklı şekillerde gelmesini bekliyorum.

11.10.2012 saat : 17.38


Nefes sayesinde her gün yeni bir şey fark ediyorum zaten bugün de insanların kendi dertleriyle o kadar çok meşgul olduklarını  ve çözüm sunsan da çözümle değil dertleriyle ilgilenmeye devam ettiklerini gördüm.Çok acı ki çözümü görmüyorlar bile.Bir arkadaşımla yaptığım yazışmalarda bana derdini anlattığında ona nefesi tavsiye ediyorum.Benim yazışmalarımdaki nefesle ilgili bölümü görmezden gelip,elinden gelen bir şey olmadığını  ve çok mutsuz olduğunu söylemeye devam ediyor.Bu yaşadıklarına da kader deyip geçiyor.Burcu bazen öyle anlar gelecek ki en yakınlarına bile yardım edemeyeceksin demişti,doğruymuş.

Bir de nefes kişinin kendisiyle en kuytulara kadar yüzleşmesini sağlıyor ve bu da cesaret istiyor.Her yiğidin harcı değil belki de nefesi seçmek...cesaret ....cesaret...cesaret

Yıllardır sorunlu yöneticilerle çalışıyorum ve hep yöneticilerimi suçluyordum.Nefes bana öğretti ki eğer ben yöneticimi vicdansızlıkla suçluyorsam o vicdansız insandan benim içim de de var ve ondan karşıma böyle yöneticiler çıkıyor.Bende hayatımın bir yerinde birilerine aynı şekilde vicdansızca davranıyorum.Sonra düşününce fark ettim ki kardeşime aynı öyle davrandım yıllarca ve biliyorum ki ondan özür dilersem benim de hayatımdan vicdansızlık çıkacak. Bu özrü içimden diledim, cesaretimi toplayınca da kardeşimden dileyeceğim.

İnsanın fark ettiği şeyler arttıkça en yakınlarıyla bile dertleşemez oluyor.Farklı pencerelerden hayata bakıyoruz ve çok şey söylemek istemene rağmen ,söylediğin şeylerin karşısındaki için bir anlam ifade etmediğini bilmek susmayı getiriyor.Nefesle birlikte hayatına yeni giren ve mevcut hayatından çıkanlarında sebebi bu sanırım.Frekans farklılığı...

Kendimi bildim bileli babamin anne tarafı ile sorunlar yaşarız,yer yurt davaları falan filan önemsiz şeyler ama çocukluğumuz bu önemsiz şeylere kızmakla geçti.Büyük bir öfke biriktirdik.Ben hep babamın teyzelerine kızardım (mevcut konuda haklı taraf babam çünkü sadece iyilik yaptı ve kötülük buldu.) babamı değilde kendi kardeşlerini tutuyorlar ve babamı üzüyorlar,babamın onalr için yaptıkları iyilikleri göz ardı ediyorlar diye.Nefesden sonra yıllardır aynı olayın dışına çıkıp farklı bir yönünü görünce, o insanların yerine annemi ve annemin kardeşlerini koyunca,insan ne kadar yeğeni de haklı olsa kardeşinden vazgeçemezi keşfettim.Böyle bakınca öfkem birden kayboldu.Bunu bunca yıldır fark edememek ,kör gibi hiç bu açıdan bakamamak, nfesle hayatıma farklı bir bakış açısının girmiş olması aniden ,hiç sebepsiz , gerçekten nefesin gücünü çok net gösteriyor.Hiç bir şey yapmıyorsun gidip 45 dakika nefes alıp veriyorsun ve aniden yıllardır devam eden bir olayla ilgili bakış açın değişiyor.İlginç...İlginç...İlginç..

02.11.2012 saat yok:)

Hayatımda neler değişti.Nefes farkındalığı diye bir şey varmış onu keşfettim.İnsanlara, olaylara bakış açım tamamen değişti. 9-14 Kasım 2012 de nefesin yılda sadece bir -iki kere düzenlenen Level 1-2-3 seminerine gidiyorum ve hep heyecanlıyım hem de endişeliyim.Başıma neler geleceğinin tedirginliği var.Ne giyeceğim,gelen insanlar nasıl derdi var.Gitmem de son dakikada bir başkasının gelememesiyle oluştu.Ama şuna inanıyorum ki hayatımda hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.Aslında zor şartlarda gidiyorum.yıllık iznim olmadığından 3 gün ücretsiz için kullandırdılar.Eğitim parasını kardeşimden borç aldım.İyi ki yapmışım diyorum inşallah gelince de aynı şeyleri düşünürüm:) %10 erken ödeme indirimi yapacaklardı düzenleyen kişi adil olamk konusunda evrene söz verdiğinden yapmadı ve ben bu maddi anlamda sıkıntılı zamanımda 200  TL daha fazla para verdim.Ben ödemeyi yaptım başka bir yerden bir para haberi geldi.Eğitim paramın bir kısmı ordan karşılanmış olacak.Nedense verdiğim paranın en az iki katını geri alacağıma inanıyorum.Bir yerlerden bir paralar gelecek.Hatta geliyor:)

Bu arada benim zorlamalarımla eşim 2.kez nefes grup seansına gitti ve çok yıpratıcı bir seans geçirdi.Ama daha çok sevgisini gösteren bir adam haline geldi.Sürekli bana sevgi gösteriyor.Eskiden hem televizyon izleyip hem beni dinleyemezdi şimdi ikisini bir arada yapıyor:) Eskiden kahverengi severdi şimdi canlı renkler giymek istiyor.Bunun gibi bir sürü değişiklik oldu onun da hayatında. Bende önceden insanlara ısrar ederdim illa bir kez nefesi deneyin diye.Özellikle de en sevdiklerimi ısrarımla bunaltırdım. Şimdi ise nefesin uzun soluklu bir süreç olduğuna inanıyorum.İnsanın kendisiyle yüzleşmesinin büyük bir cesaret gerektirdiğine,herkesin bu cesareti göstermek istemediğine inanıyorum.Nefesin bir farkındalık süreci olduğunu her seansda kişinin yenilendiğini, yaşamının kolaylaştığını, öfkelensen bile bu öfkeyi biriktirmeden olayın sorumluluğunu alarak hayata devam edebildiğini görüyorum.

Nefesin şimdiki tanımı benim için huzur, farkındalık, hayatın kontrolünü bırakmak, yaşama sevinci ...
Bakalım eğitimden dönünce tam nasıl hissedeceğim.

08.11.2012 saat yok :)



5 Nisan 2013 Cuma

Düne dair

Dün bütün günüm kararsızlık içinde geçti.Önce iş çıkışı eve mi eşimin iş yerine mi gideyim diye saatlerce düşünüp karar veremedim,sonra bu akşam İstanbul'a gideceğim ona otobüs bileti almak için düşündüm, internete girip saatlerce otobüs firmasının sitesinde bir o otobüse baktım bir bu otobüse baktım, hangi saat, hangi koltuk, hangi otobüs firması ona karar veremedim.Saatlerce kafamda düşünüp durdum.Eşimin iş yerine gideyim diyorum ,kendisi bir kıyafet firmasında çalıştığından biraz alış veriş yapmalıyım haftaya bir eğitime gideceğim ve yeni şeyler giymek istiyorum diye, bir diyorum ki eve gitmeliyim yola çıkacağım ve evde gitmeden yapılması gereken bir sürü iş var. Düşün, düşün, düşünnn içime fenalık geldiği gibi bir sonuca da varamadım.Nefesten önce acayip kararsız biriydim nefese başladığımdan beri de hiç böyle bütün öğleden sonrayı kapsayan bir kararsızlık yaşamamıştım.Hem kendime şaşırıyordum eski ben geri mi geldi acaba diye (ki bu mümkün değil her geçen daha iyiye gidiyor her şey hiç bir zaman eski sen olamıyorsun istesen de farkındalık seviyen değişiyor ve bakış açın değişiyor çünkü) tabii uzun zamandır başkalarına nefes yapmaktan kendime vaktim kalmıyordu,okunacak kitapları okuyamıyor ,yapılacak egzersizleri yapmıyor ,izlenecek videoları izleyemiyordum.Belki de eski ben kendime dikkat etmediğimden geri gelmişti diye düşünüyordum.İş çıkışına kadar bu kararsızlık böyle sürdü gitti.Taaa ki işten çıkana kadar.İş çıkışı benim evin yakınında oturan bir arkadaşın arabasıyla gittiğim için eve kendimi arabanın içinde buldum ve kendiliğinden karar vermiştim aslında.Eve gidiyordum bir taraftan da hala acaba hangi işi önce yapsam, hiç de iş yapasım yok, keşke eve gitmesem falan diye zihnim yoğun bir şekilde vesvese üretiyordu. Eve geldim arabadan indim tam içeri gireceğim anahtar yok ve kapıda kalmışım. Sonra farkettim ki ben o sıkıntılı saatler geçirirken ve karar vermeye çalışırken aslında planlar zaten ilahi düzen tarafından yapılmış.Ben boşu boşuna anı kaçırıp vesveseyle bir öğleden sonra geçirdim.Anda yani şimdi de kalamadım,düşünmekle ve endişelenmekle ve sorunları büyütmekle tüm günümü geçirdim.Anahtar olmayınca tabii araba da eşimde olduğundan bilimum toplu taşıma araçları kullanarak eşimin iş yerine ulaştım. Haaa bir iyi tarafı oldu bu işin karar veremediğim otobüs biletini iş yerine giderken bir yere uğrayıp, kafamdaki bütün soruları da sorarak aldım.Eşime kapıda kaldığımı söyleyince asıl ilginçlik ortaya çıktı ki eşimde anahtarı evde unuttuğumu fark etmiş ve düşünmüş evin dışındaki elektrik kutusuna anahtarı koymuş ki beni de arayacak ve anahtarın yerini söyleyecekmiş ben de eve girebilecekmişim.Tabii eşim iş yoğunluğundan beni aramayı unutunca ben de onu aradığımda telefonu açmadığından ben anahtar evin oradayken bütün eziyetleri çekerek eşimin iş yerine gelmişim.Allah plan yapana gülermiş derler ya doğru geleni yaşayacaksın,bir dakikan bile belli olmayacak.Neyse eşimle yemek yedik onunda pek keyfi yoktu,iş yerindeki belirsizliğe canı sıkılıyordu,o genelde nadiren keyifsiz olur,sonuçta dün ikimizde de bir kararsızlık,bıkkınlık,keyifsizlik vardı.Sonra birlikte yemek yedik,ben alışveriş yaptım mağazadan akşam geldik ve uyuduk.Bugün eşimin mazağa müdürlüğü belli oldu ve şirketin en prestijli mağazasına müdür olduğunu öğrendik.Aslında dün tüm yaşanılanlar bugünün doğum sancılarıymış ve bugün güzel bir bebek dünyaya geldi işte.Çekilen her sıkıntının bir sebebi var.Belki de dün biz sıkıntılı saatler geçirirken eşim için bu zor karar veriliyordu çünkü eşim iş yerinde en yenilerden biri ve mağaza müdürü olduğu mağaza için bütün eski müdürler yarışıyorlardı.Dün biz kararsızlık yaşarken belki de İstanbul da birileri eşim için karar veriyorlardı ve artık enerjilerin çok yükseldiği günümüzde bizde bu karardan farkında olmadan etkileniyorduk.Kıssadan hisseye gelince başımıza her ne gelirse gelsin o an ne için bunları yaşadığımızı anlayamıyoruz belki ve bize saçma geliyor ve hatta ben bu kadar kendimle ilgili çalışma yapıyorum,nefes yapıyorum,hayatın daha kolay olması lazım derken bile anı yaşamayı unutuyor ve başıma gelene anlam veremeye biliyordum.Çok kötü geçirdiğimi düşündüğüm ve çok mutsuz olduğum bir gün bile çok güzel başka bir günü getirebildi.Umut hep var aslında.Dün yaşadığın sıkıntılı bir gün bugün doğan güzel bir bebeğin doğum sancısı olabiliyormuş.Bunu geçte olsa fark edebildiğimiz için şükürler olsun.Hepimiz için yeni gelen her günün bir öncekinden daha güzel,daha neşeli,daha bolluk bereketli,mucizelerle dolu olması dileğiyle...

4 Nisan 2013 Perşembe

Nefesin Getirdikleri 5

02.10.2012 saat 15.35

Sanırım nefesle ilgili yazmam gereken artık başıma gelen her olaya bugüne kadarkinden daha farklı açıdan bakıyor olmam.En ufak bir şey bile düşünmemi ve bakış açımın değiştiğini görmemi sağlıyor.En önemli değişikliklerden biri de çikolatayı bırakmam.Normalde yemeden günüm geçmezdi ya da abur cubur nefesden sonra aklıma  bile gelmiyor.Demek ki nefes öyle bir duyguyu temzilemiş ki kendiliğinden abur cubur yeme alışkanlığım yok oldu.Dün akşam kardeşime yürüyerek giderken yol karanlıktı ve köpeklerle karşılaşma olasılığım çok yüksekti  ( ki nefese başlama sebeplerimden biri köpek korkumdur.) Sağlı sollu yolun iki tarafında da köpeklerin olduğu bir yerden geçmem gerekiyordu.Eskiden olsa yol değiştirir ya da eve geri dönerdim.Dün köpeklerin ortasından geçtim yine biraz korktum ama eskisi kadar kalbim falan çarpmadı.Bu bile benim için büyük ilerleme.Teşekkürler Allah'ım, teşekkürler nefes ve teşekkürler Burcu...

03.10.2012 saat 11.32

Nefesden sonra düşündüm düşündüm ve günlerimin daha hareketli ve daha keyifli geçtiğini fark ediyorum.Dün bir arkadaşımla yemekteydim ve çok güldüm ,eğlendim.İlginç olan daha önce de aynı insanlarla görüşüyorduk hiç bu kadar gülmemiştik.Bu akşam bize misafir gelecek olmasına rağmen hiç telaşlanmadan bir buçuk saatte evi tamamen temizledim.Yapacağım pastaları da bugünden yapacağım.Mesela sabah çok sinirli kalktım, kafamda halledilmesi gereken bir sürü sorun vardı.Ama kendi kendimi sakinleştirebildim.İnsanların farklı fikirleri olabileceğini kabul etmeye çalıştım.Onları affettim.Böylece de sakinleştim.Ayrıca çok gitmek istediğim ve pahalı diye gitmediğim bir tiyatronun biletlerinin de aniden düştüğünü öğrendim ve 1 bilet fiyatına iki bilet aldım.Dün nefes için randevu almak için Burcu'yu aradım ve ulaşamadım önce üzüldüm sonra da fark ettim ki randevu almak istediğim tarih çok yakın bir arkadaşımın doğum günü ve Burcu'nun o telefonu açmamasının bir sebebi var:)İlahi düzen:)Herşey otomatik benim için benim yerime organize ediliyor:)

08.10.2012 saat 10.47

3. nefes seansımı da grup seansıyla deneyimledim.Grup seansı biraz daha ilginçti.Hıçkırıklarla ağlayan mı ararsın,kahkahalarla gülen mi belli değil.Benim 3.seansım ise diğerlerine göre çok kolay geçti.Bunda kol ve bacaklarımda daha az kasılma oldu.Daha dingin bir seansdı.Daha çok iç hesaplaşmaların yaşandığı ve düşüncelerin kendi sırasına göre kafamın içinde dolaştığı bir seansdı.Burcu'nun dediği aklıma geldi , bu kasılmalar azalacak bir süre sonra da hiç olmayacak.Çok az ellerim uyuştu ,ayaklarım hiç uyuşmadı bile.(Bu uyuşma süreci her kişi de farklıdır)Arkadaşlarımı götürmüştüm seansa nefesi deneyimlesinler diye.Biri çok acı bir gününü yaşamış,babasının cenaze gününü görmüş seans anında -ki babası yıllar önce vefat etti -babasına hep onu bırakıp gitti diye kızgınmış,bir diğeri hiç aklımda olmayan biri ile hesaplaştım,bağırdım çağırdım ona dedi.Bir diğerinin akciğerinde sönme olmuştu ve tedavi görüyordu,sırt ağrıları vardı.Seansdan sonra tamamen iyileştim ,ağrılarım geçti dedi ve nitekim doktora gittiğinde de akciğerin düzeldiği görüntülendi.Böyle ilginç bir seans yaşadık.Gelelim seans sonrasına ne önemli belirtilerden biri de yorulmak bilmemem.Kesinlikle daha enerjiğim.Hiç bunalmadan bir sürü insanı yemeğe alıp,vızır vızır hiç oturmadan çalışıyorum ve işim bittiğinde de hiç yorulmuş olmuyorum.Hatta geçen gün köfte kızarttım yemeğe kardeşim gelecekti,en sevmediğim kısımda kızartma tavasını yıkamaktır.Arkamı bir döndüm tava yıkanmış bile.Birden mucize gibi geldi bana.Çok hoşuma gitti.Kardeşim ne ara yıkamış onu bile bilemedim.Normalde yıkama huyu da yoktur aslında :)Sanırım nefesin mucizeleri:)Eskiden ben mevcut bir tartışmayı sonlandırınca uzun süre onun sinirini ve etkilerini aklımdan silemezdim.Ancak şimdi yine sinirleniyorum ama onu bütün güne ya da o günden sonrasına taşımıyorum.Bu da bana ilginç geliyor.Grup seanslarındaki eğitmenlerden biri kendini tanıtırken nefesden sonra hayatımda ne değişti diye sorarsanız her şey dedi.Evim , arabam, işim, arkadaşlarım dedi.Ben de dün bir alışveriş merkezinin araba çekilişine katıldım ve eskiye göre daha çok inanıyorum.Bakalım neler olacak.

Nefesin Getirdikleri 3

Evett geldik nefesle yeni bir güne.Tabii ben dün başıma gelenleri anlatacağım size.Öncelikle şunu başından beri fark ediyorum ki nefesi ilk deneyimlediğim günden beri sanki içime bir bilge kaçtı.Bunu ben tarif ettiğimde bir arkadaşım da içime birinin kaçmadığını , içindeki bugüne kadar var olan biri nefesle uyanmış dedi.Dün çok sevidğim bir arkadaşım bana gelecekti ve ne zamandır da sürekli gelme süreci farklı sebeplerle erteleniyordu.Ben de nefesden önce sağlık olsun ,başka sefere falan diyordum.Dün yine bana mazeret sunup gelemyeceğini söyleyince nefesin ve içimdeki bilge kişinin etkisiyle ben bir mail yazdım ve aslında içinde bir yerlerde bana gelmekten kaçtığını ,birşeylerle yüzleşmekten korktuğunu,,içinde bir yerlerde yeterince gelmek istemedğini ve blinçaltının da buna uygun bahaneler uydurduğunu söyledim.Kendisini zorlamamasını,ne zaman içinden gelirse o zaman bana gelmesini söyledim.Sonra biraz rahatladı ve maillerin devamında aslında sebebin hep onun bana dertlerini anlatması ve benim onu dinlemem ve bunu frenlemeye çalışması olduğunu yazdı.Sonra ki süreçte mazeretleri bırakıp bana gelmeyi başardı ve gelince de dediki ne zaman sana itiraf ettim çok kötü ağrıyan sol kolum geçti dedi.Sol yanımız kendimizle iligili ve kollar da kucaklamakla ilgili.İlginç değil mi?

Hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığını her şeyin büyük bir plan içinde yürüdüğünü öğreneli çok oldu.Dünde o günlerden biriydi.Gelen arkadaşımın eşi aslında işten geç çıkacak ve biz rahat rahat kadın kadına sohbet edecektik.İşten o kadar erken geldi ki buna başta anlam verememiştim.Sonra gece ilerleyince anladım ki aslında onun konuşmaya ihtiyacı varmış, bir sürü şeyi içinde biriktirmiş,içinde biriktirdiklerini de kızdığı kişilerle görüşmeyerek çözdüğünü ve değiştiğini çok mutlu olduğunu söylüyordu.İlginç şekilde bu buzdağının görünen yüzü gibi geldi ve nefesle ortaya çıkan bilge bunun böyle olmadığını öfkelendiği insanlarla görüşmemenin sorunu çözmeyeceğini , görüşmese de içindeki nefreti biriktirdiğini söylüyordu.Kızdığı insanları kendi içinde affetmesi ve ruhlarını özgür bırakmasıydı bana göre doğru olan.Eski ben olsam kestirip atardım ancak yeni ben iki saat sabırla bunu ona anlatmaya çalıştım ( bu arada yeni ben olsam sadece onu olduğu gibi kabul etmeye çalışırdım,değiştirmeden) bir nevi bir yaşam koçluğu yaptım,yaşam koçluğu ile ilgili eğitimim bile yoktu ancak soru ve cevaplarla 2 seans nefes terapisi içimdeki bilge bu işi nasıl olduysa çözmüştüm.İçgüdüsel bir şekilde doğru zamanda doğru ve çarpıcı soruları sorabilmiştim.Eski ben sabit fikirli der,sinirlenir ve konuyu kapatırken yeni ben sabır ve sukunetle dinleyebilmişti.Belki bakış açısını değiştiremedim ancak en azından gece yatınca yatağa düşünmesini sağlamışımdır.Bri gün sonra sabah arkadaşımla konuşunca gece boyunca uyumadığını öğrendim.Sanırım kendi içinde söylediklerimin muhakemesini yapmıştı.Buna sevindim tabii.Umarım bu içindeki öfkeyi azaltır ve affetmesine yardımcı olabilir.Bendeki bu sabır,bilgelik ve rehavet nefesin eseri.Ben eski ben değilim o kesin.Arkadaşıma nefese gitmesini anlatıp duruyordum ,o da ısrarla reiki de uzmanlaşmak istediğini söylüyordu.O na dedim ki senin neden reiki de ısrar etttiğini buldum dedim.Bana göre reiki mevcut bir hastalığı ya da vücudun mevcut bir dengesizliğini düzeltiyordu.Sadece o olumsuz duygunun sende yarattığı fiziksel acıyı yok ediyordu.Duygu temizlenmeden , kalıyordu.Nefesdeki fark ise bilinçaltı temizliği de yaparak acıya sebep olan duyguyu temizliyordu.Nefes sorunu kökten çzömekti.

26 Eylül 2012 saat 15:04


Nefesin Getirdikleri 4

Evet seanslarda ve sonrasında kendi yaşadıklarıma devam edelim.

27.09.2012  saat  14.19  

Bugün biraz geç kaldım yazmakta.Çünkü sabah düşündüm önce yazacak bir şey yok dedim.Sonra dün eğitmenim Burcu ile telefon konuşmam aklıma geldi ve kafamdaki endişeleri de yazmam gerektiğine karar verdim.Sonra dün anlattığım arkadaşım aradı (arayan arkadaşımla ilgili detaylar Nefesin Getirdikleri 2 yazısında mevcutur.) Bir iki güzel cümle söyledi.Bana da yazmak farz oldu:)Son seansdaki el ve ayak uyuşmalarımdan sonra Burcu'ya bu eziyetten sonra tekrar gelir miyim bilemem demiştim.Çünkü seans için de de hem para veriyorum hem eziyet çekiyorum diye düşünmüştüm.Akşamda tansiyonum neden düştü ve keyifsiz bir gün geçirdim diye sormak için Burcu'yu aradığımda, reiki yaparken enrjimi koryamadığından olduğunu öğrendim.2 seansdır bilinçaltımın ne kadarı temizlenmiştir,kasılmalarım böyle devam edecek mi gibi merak ettiklerimi sordum.Tabii şimdi dönüp bakınca çok komik sorular oldğunu farkediyorum.Sen yıllarca hep içine at ve bilinçaltını çöplüğe dönüştür ve 2 seansda pürü pak olmasını bekle:)O da bana kasılmaların temzilenen duygunun büyüklüğüne göre olduğunu ilerleyen seanlarda tamamen geçiceğini söyledi.Tabii ben net ve büyük bir değişim görmeden sanırım  %100 inanamayacağım nefese. Evet değişim var ama ben zor ikna olan biriyim sanırım.Nefesin bana kattığı bir huzur ve endişelenmeme hali kesinlikle var.Sanırım ben daha fazlasını istiyorum.Sanki benim için nefes sihirli bir değnek.Belki de bu yüzden daha yüksek beklentiler içindeyim.Güzel gelişmelere gelince şu terapi yaptık dediğim arkadaşımın eşi için güzel gelişmeler olmuş,hiç para alamadığı bir müşteriden para almış ve günü dolmadığı için çıkamadığı bireysel emeklilikten hiç kesinti yapılmadan çıkabilmiş.Hayatı daha iyi gitmeye başlamış.Ben de duyunca mutlu oldum.Gelelim bu sabaha ,sabah işe geldim ve iki arkadaş kavga ediyordu ve bu sansasyonel bir haberdi.Sonra ben gittim bu haberi çok yakın bir arakdaşıma hemen yetiştirdim.Aradan biraz zaman geçince artık bilemiyorum nefesdeki değişim mi beni etkiledi.Olayı tam maille bana soran başka bir arkadaşıma anlatıcaktım ki orda bir ampül yandı ve yaptığımın yanlış olduğunu farkettim.Sonra anladım ki nefesle Allah beni eğitiyor:)Bu kavga sırf ben yaptığımın yanlış olduğunu anlamam için benim gözümün önünde gerçekleşti.Ben de gerken dersi aldım ve yoluma devam ediyorum.Bir arkadaşıma kahve molasında nefesi anlatırken bana başkalarının bende ne gibi değişiklikler gördüğünü sordu ve ben de bunu hiç düşünmediğimden hemen çevreme sormaya başladım.Hemen yan masamda yıllardır benimle çalışan arkadaşıma sordum,eskiye göre daha sakin olduğumu söyledi.Aynı soruyu bir kaç gün geçince eşime de soracağım.İşte böyle....

28.09.2012  saat 17.24

Dün arkadaşımın başkaları sende nefesden sonra ne değişiklik görüyor sorusunu merak edip o akşam kocasına terapi yaptığım arkadaşıma sordum.Bir de sabredemedim kocama sordum tabii:)Arkadaşım önceden olsa hııı diye söze başlardın beni dinlerken ve yüzünde düşünceli bir ifade belirirdi ama dün gayet seri,dobra ve beni önemseyerek konuştun ve beni gerçekten sevdiğini hissettirdin dedi.Daha önce alıngandın ama şimdi gayet rahat görünüyorsun dedi.Bu değişime sevindim tabii. Demek eskiden duygularımı karşı tarafa tam yansıtamıyormuşum diye düşündüm.Eşim ise daha rahat ve huzurlu olduğumu söyledi.Eskiye göre şu anda başka değişiklik göremiyormuş.Haa bi de akşam alışverişe gittik markette benim Selpak markasında ısrar etmem üzerine (marka takıntıma atıf da bulunarak) ise daha düzelmemişsin diye dalga geçti.2 seansda keşke bütün dertler bitebilse.Gerçi ben 4 seansa da razıyım bakalım.Haa bir de anlatmam gereken asıl olayı unuttum.Bayramda Züriche gitmekten borçlarım artmasın diye vazgeçmiştim ancak nefesde kıtlık bilincinden çıkıp bolluk bilincine geçmemle birlikte çok pahalı bulduğumuz oteli çok ucuza bulabildik.Ayrıca eşim sürekli bireysel emekliliğini bozdurmak istiyordu ben de ısrarla istemiyordum ve hep hayır diyordum dün birden tekrar sordu ve ben de kendime inanamadım ama tamam dedim.Parasal anlamda da borçlarımızı daha kolay öder hale geliyoruz.Umarım insanları nefesin güzelliklerine ikna edebileceğim daha somut mucizelerde gerçekleşir.İyi ki nefes var ve ben ısrarla bu yöntemi denemişim:)

01.10.2012 saat 15.53

Haftasonu neler oldu? Bilmem çok bir şey olmadı aslında.Cumartesi günü hem öğle yemeği hem akşam yemeğinde Ankara'nın çok lüks yerlerinde yememe rağmen hiç hesap ödemedi mesela.Bu ilginçti çünkü hep ödeme yapan taraf ben olurdum:)Güzel bir gündü eski dostları gördüm.Pazar günü de teyzem rica etti diye kuzenin proje ödevini yaptım normalde çok zor bir ödev ve çok sinirlenirdim önceden olsa.Çok kısa sürede hallettik oysa ki.Bu sabah işe gelince ise bayram tatili için uçakta sorun çıktı,otelde sorun çıktı kötü bir tatil geçireceğim diye düşünürken daha öğlen olmadan kendiğilinden tatil işimiz yattı.İlginç her şey kendiliğinden çözülüyor.Ben müdahale etmeden hatta.Kardeşimle de çok kavga ederdik nefesden sonra daha iyi anlaşıyoruz gibi geliyor bana belki onla ilgili duygular temizlenmiştir.Bakalım görelim daha neler olacak.



27 Mart 2013 Çarşamba

Halk'dan değil Hakk'dan gelen

Nefes sürecimi anlatan yazılara ara verip bugün yaşadığımı yazmak istedim.Hep söylüyorum olanı olduğu gibi kabul etmek işin aslı diye tabii bu o kadar kolay olmuyor yapmaya çalışınca.Bu kadar nefes yapıyorum hem kendime hem danışanlara ve bazen bakıyorum ki , hala bazı insanların davranışlarını kabul etmek çok zor.Aslında o kadar çok detay biliyorum ki bunlarla ilgili mesela karma çemberi, mesela gördüğüm  herkesin bir sebep için bu dünyada olduğu ve bana bir şeyler öğretmek için bana ayna olduğu vs... Yine de birine kızdığımda sessizce kabullenmeyi beceremiyorum.Eskiye göre daha iyiyim en azından anında tepki vermiyorum, susmayı öğrendim,yine de olması gereken gönlümle de olana kızmamak ve içimden de olsa yorum yapmamak.Okumaya yeni başladığım ve elime tesadüfen geçen bir kitapta,

'Eğer biz daima Hakk ile beraber olursak,ondan başka bir şey görmez ,bilmezsek kime kibir edeceğiz, kime gıybet edeceğiz? Çünkü bütün bu vasıflar halk ile olan muameleye mahsustur.Ama halkı görmez olursak,bu takdirde ne haset kalır ,ne riya ne kibir.Yani 'Bana bunu Ahmet yaptı, Mehmet işledi ' yahut 'Ayşe beni üzdü' demektense 'Allah beni böyle bir muameleye maruz kıldı.Gariban birisi de -zavallı-arada aracı oldu.' diyebilmek, insanın huzura ermesi demektir.İş halkın yok olduğunu kabul edebilmektir.Böylece de halktan kalben alakayı kesip, kalben biz demeyi ortadan kaldırmaktır.' 
 böyle bir paragrafla karşılaşınca tekrar düşünmeye ve dikkat etmeye  
başladım.Kitabın Nefes Yayınlarından çıkması da ayrıca ilginç tabii.Böyle bir yayın evi olduğunu da bu kitapla öğrenmiş oldum.Nasıl hayatta tesadüf olmadığına inanıyor ve elime geçen bir kitabın bile okumam gerektiği için bir vesile ile elime geçtiğini çok net biliyor isem ve kolaylıkla kabul ediyor isem aslında başıma gelen her insanla ilgili her kabul edemediğim sorunda aynı sebepten beni buluyor.Sinirlenmek,kızmak yerine olduğu gibi kabul etmek işte püf noktası burada:)

Kolaylıkla olanı olduğu gibi kabul edebildiğimiz anlar diliyorum...



Fotograf  , sevgili Nefes koçu arkadaşım Ekin Karakuş'a aittir.
Alıntı Cemalnur Sargut'un DİNLE adlı kitabındandır.