27 Kasım 2017 Pazartesi

Ruh ve Beden


Acaba biz sadece bedenimizden ibaret miyiz yoksa bir ruhumuz var mi? Az çok siteyi takip edenler bilirler ben ruhun farkına babamı kaybettiğimde vardım, ölünce aslında sadece bedenden ibaret değiliz babamın bir ruhu var diye pesine duştum ve kendi ruhumla tanıştım. O güne kadar bir ruhum olduğu kavramını hic düşünmemiştim. Sonra transformal nefesle kendi ruhumu kesif surecim başladı, her seansta kendimle yüzleştim, kendimi yeniden keşfetmeye başladım. Ben nasıl biriydim, bunca yil beni neler üzmüştü, ne öfkeler biriktirmiştim, ne kadar da kibir sakliydi davranışlarımda, bu ne mukemmelliyetcilikti, kimseyi beğenmemeydi, en iyisini ben bilirimdi, herkese yardim etme adi altında aslında beni sevsinlerdi amaç. İste her seansta kendimle yüzleştim, iyi biriydim aslında içimde hic kotuluk yoktu bunca seyi sevilmek için yapmıştım, yine de basarili degildi sonuç.Çünkü yıllarca kendimi fark etmeden yaşamıştım, ruhumun istekleri başkalarının isteklerine yenik düşmüştü. Öyle kapatmıştım ki kalbimi, hislerimi,kucuk bir çocuk gibi aciyi hissetmeyeyim derken hiçbir seyi hissetmez olmuştum. Sımsıkı kapamıştım kalbimi. Kimse beni tekrar o kadar çok üzemesin diye mutlu olmayi da reddetmiştim. Her nefes seans bir kapi araladı içimde, kendimi keşfetmeye başladım, neyi neden yaptığımı keşfettim. Her seans bir yapbozun tamamlanan parçaları gibiydi içimde. Her seferinde yeni bir parçayı doğru yerine koyuyordum. Yapboz tamamlan dimi hayır tabiki sanirim bu ruhsal bir yolculuk ölümle son bulur ancak ben bir suru yasadığım sorunun nedeni biliyorum artık ve ayni sıkıntılar tekrarlanmıyor hayatımda. Hala zaman zaman sıkıntılar yaşıyorum evet ancak anda farkına varıyorum artık ve hayati bir sarkaç gibi düşünürseniz bir uçtan bir uca savrulmuyorum artık,daha çabuk toparlanıyorum.En buyuk sorumda simdi bu olayı neyi öğrenmek için yaşıyorum, neyin farkına varmam isteniyor benden, doğru sorular doğru cevaplari da beraberinde getiriyor ve cevapları buluyorsun ,  travmada kisa suruyor. Her seans sonunda kendi degerimin farkına daha çok vardım, ben kendimi sevdikçe etrafimda bana sevgi gosterenlerin sayisi artti. Öyle guzel iki kizim var ki hergun bana - Annem  ben seni çok seviyom - diyolar. Kendi cocuklarin tabii severler diyosaniz bir etrafiniza bakin bakalim evet cocuklar annelerini sever ama bunu sevgi seline donusturup hergun tekrarlayan çocuk azdir Ben yillar sonra bunca aci ve yuzlesmeler ve derin sorgulamalar sonucu aynaya baktigimdaki beni gercekten seviyorum ve takdir ediyorum. Neseyle ve huzurla aynada kendi gozlerime bakabiliyorum ve gordugumden de memnunum. Kendimi takdir ediyor ve kendi degerimi biliyorum.

Transformal nefes ne demek diyenlere ,kendi ozunu kesfetme sanati diyebilirim.Her seansta kendi iyinle ve kotunle karsilasma, hatta bunu kendinin seans icinde kesfetmesi derim. Sadece sen ve ruhun birlikte bir yolculuga cikiyosunuz ve hayat yeniden basliyor. Her seansta kendi kuytularinda kalan yanlarinla yuzlesiyorsun, en derinlerini kesfediyorsun. Kendini kesfediyorsun.Ozgur olarak sen neler yapmaktan keyif alirdin. neleri baskalari için yaptin, nelerden vazgectin, sevgi ugruna ne tavizler verdin. Her seans bu sorularin cevaplarini sana veriyor tek tek, kulagina fisildiyor bazen , bazen bir goruntu gosteriyor unuttugun, sumen alti ettigin gecmisten anilardan, sen seni kesfediyorsun her seansta yeniden yeniden. Her seans bir solen aslında kendi ruhunu kesfetme soleni, seni mutlu eden seyleri kesfetme soleni, kendi degerini bilme ve kaliplari kirma, ben yeterliyim ve seviliyorum duygusunu hissetme soleni.

Sizi ruhunuzu keşfetmeye davet ediyorum, en yakininizdaki transformal nefes kocuyla irtibata gecin ve tanrinin kralligindaki tahtiniza bir an once oturun, dunyanin donusmek için her birinize çok ihtiyaci var.Sadece var oldugunuz için sevilmeyi hak ediyorsunuz, bunun farkına varmak için hic gec degil. Mucize bir adim otenizde. Sizin uzanmanizi bekliyor. Hadi ruhumuzu kesfetme vakti geldi de geciyor bile, varliginizi onurlandirin.

Sevgi, nefes, isik ve askla.

14 Kasım 2017 Salı

Kendini Kutlama


Bir suredir dünyanın bir diger ucunda yaşıyorum ve o kadar dunya isleriyle uygrasiyorum ki yazacak pek bisey çıkmıyor açıkçası. Dile henüz hakim olamadığımdan buradaki muhteşem eğitimleri de kaçırıyorum ama en kısa zamanda tekrar gittiğim eğitimleri paylaşmaya başlayacağım. Bugun ki yazma sebebim ise kutlama yapmak, olay nasıl gelişti ve ben kutlamaya nereden geldim yazayım. Gecen gun markete gittim ve sarap denedim ve almaya karar verdim ama cahillik iste sarap yerine şampanya almışım eve gelince esim söyledi. Bende dusundum ki eğer eve yanlışlıkla bir şampanya girmişse su an benim bilmediğim bir kutlama olacak demek ki. Sonra kutlamayı beklemeye başladım, sonra ben şampanyayı acip kutlama yapmaya karar verdim. Şampanyayı uğrunda açacağım en degerli kisi bendim çünkü ve kendimi kutlamaya karar verdim. Bu hayat yolculuğunda ne deneyimlerden geçmiştim, neler neler yaşamıştım ve halen de yaşamaktayım yine de her sabah mutlu uyanıyorum. 40 yaşında bildiğim herseyi geride bırakarak bambaşka bir diyara gelme cesaretini gösterdim, çıktığım ruhsal yolculukta bir suru seyle yüzleştim ve sanirim kutlamayı hak ediyorum. Butun
deneyimlediklerim sonunda yeryüzündeki cennette yaşıyorum ve memleketimin insanlarının bir suru sorunundan uzaktayım. Herkesi geride bıraktım ve bıraktığım herseyi ozluyorum evet ama her sabah mutlu uyanıyorum. Çocuklarım bu ülkede olmaktan mutlu. Dünyanın başıma yıkıldığı anlarda oldu ama ben hep ayakta kalacak gucu kendimde buldum, çok sukur. Evet zaman zaman Polyannacilik da oynuyorum ama ise yarıyor, hergun yeni bir umutla gune başlıyorum, okuyorum, dinliyorum, simdi ise dünyanın baska ülkelerinden bir suru arkadaşım oldu ve görüyorum ki sorunlar hep ayni. Tek ihtiyacımız olan ses , kendi degerimizi bilmek ve bir gun olsun başardıklarımız ve başaramadıklarımızı icin kendimizi kutlamak, takdir etmek. Bence bunu hepimiz hak ediyoruz. Hangi yollardan gecersek gecelim, hepimiz bir kutlamayi hak ediyoruz. Kendim için bir şampanya actim ve kendi cümlelerimle kendimi takdir ettim. Lütfen bunu bir bencillik olarak algılamayın. Sadece dünyada elinden geldiği kadar yasamaya çalışan bir ruhun, deneyimleri sonucu başkasından beklemeden belki de ilk kez kendini takdir etmesi, kendine evet başardın ve dunyadaki cennetini yarattin demesi, kendi serefine kadeh kaldirmasi, kendi degerini fark etmesi ve kutlamasi. Ben Allah in ilahi cocuguyum seviliyor ve takdir ediliyorum sadece bunu  kendimin fark etmesi gerekiyor, hepimizin fark etmesi gerekiyor, hepimiz kutlamayı hak ediyoruz. Ne emekler verdik, ne hayatlar yasadik ve bugun kutlama zamani. Kendi basardiklarimizi, yasadiklarimiza ragmen ayakta kalisimizi, her yeni güne umutla baslama cesaretimizi kutlama zamani. Lütfen bir dakika kendinize ayirin ve kendi adinizi soyleyerek -seni takdir ediyorum- deyin kendinize. Basardiklariniza sapka cikarin, kendi degerinizin ilk kez bu kutlama sayesinde farkina varin. Aynada gordugunuz kisiden hosnut olmaya baslayin. Siz teksiniz, essizsiniz, biriciksiniz, siz degerlisiniz, siz yeterlisiniz, lutfen kiymetinizi bilin ve kendinizi bir kutlama ile onurlandirin. Ben bu gece kendi serefime kadeh kaldirdim, basardiklarim için kendimi takdir ettim, basaramadiklarim için kendimi yargilamayi bir gun olsun bıraktım. Su an buradayim, saglikliyim, nefes aliyorum, icerde iki dunya guzeli varlik uyuyor ve onlara sahip oldugum için çok sansliyim, hergun bana sevgi akitiyorlar hem de ben istemeden. Kendime kutlama yapacak kadar degerliyim ve siz de oylesiniz.Haydi hayata bir mola verelim ve kendimizi yurekten kutlayalim. Serefimize...

Sevgi, nefes, isik ve askla

22 Eylül 2017 Cuma

Beklenen Prens


Hepimiz bizi uykumuzdan uyandıracak bir yakışıklı prens bekliyoruz, Gelip bizi öpecek ve masal mutlu sonla bitecek. Keske böyle olsa ama ne yazık ki emeksiz yemek olmuyor. Uykumuzdan uyanmak, yasadığımız tekrar eden sorunlarda kendi sorumluluğumuzu almak zorundayız. Enerjiler bizi uykudan uyandırmak için sürekli zorluyor , öğretmeye , sorumluluk almaya davet ediyor ama biz söylenmekten, hayatimiz hakkında ve dunya hakkında şikayet etmekten baska bisey yapmıyoruz ne yazık ki. Bu enerjilerde, bu donemde dünyaya gelmeyi seçmemizin asil sebebi de aslında uyuduğumuz derin uykudan uyanmak ve etrafımızdaki insanları da uyandırmak. Nasıl bir uykudayız, hayati yemek, icmek, gezmek ve calismaktan ibaret saniyoruz. Kendi degerimizin farkinda degiliz. Bugüne kadar hep başkalarının istekleri bizim isteklerimizin önüne geçti. Toplumsal kültürde bencillik kotu algılandığından biz iyice bencil olmayalım aman diye abarttık ve kalbimizin isteklerini hep geri plana bıraktık, hep once başkaları için yaşadık. Diger insanlar ne der, onları nasıl mutlu edebilirim diye omrumuzu heba ettik. Tam da simdi degerimizi fark etme zamanı, ertelediklerimizi yapma, mutlu olma zamanı. Bir prens falan yok ne yazık ki ,sorumluluk bizde. Bugüne kadar yaptığımız yanlış secimlerde de doğru secimlerde de kararı hep biz verdik ,uzulduk ya da sevindik ama biz seçtik. Lütfen artık secimlerimizin arkasında duralım. Hepimiz yaptığımız herseyi - en iyi bildigimiz sey o an o - oldugu icin yaptik ve derinlere inerseniz goreceksiniz ki hepimizin amaci ayniydi. Biraz daha fazla sevilmek. Simdi uyanma vakti dememin sebebi iste bu fark etmemiz gereken biz kendimizi sevmezsek eger kimse bizi sevmez. Ne zaman ki Allah in ilahi cocugu oldugumuzun farkina variriz. Tek, essiz ve biricik oldugumuzun, bizden bir tane daha olmadiginin farkina variriz iste o zaman hayat yeniden baslar. Degerlisin, teksin ve hep sevildin. Simdi sira kendini sevmende, kendi degerini kendine vermende, kendine sefkat gostermende, bilge tarafinin sesini duymanda, sahne senin artik. Sen aynadaki seni daha cok sevdikce fark edeceksin ki baska hic bir taviz vermene gerek olmadan, sihirli bir degnek hayatina dokunmus gibi insanlarin sevgisi sana akacak. Cunku bilmelisin ki etrafinda gordugun herkes sana senin bir yanin hakkinda ayna tutuyor. Sen kendini sevmeyince , insanlar aynada seni sana yansitiyor, sen kendini sevince yine seni sana yansitiyorlar yani anlayacagin hersey sende bitiyor arkadas. Seninle basladi, seninle degisecek. Secim senin ya uyumayi secersin  ve bir beyaz atli prens beklersin ya da uyanip aynaya bakip kendini sevmeye nerden baslayacagina karar verirsin. Hadi kalk ayaga, baska bir dunya yaratmak senin elinde.

Sevgi, nefes, isik ve askla...

14 Nisan 2017 Cuma

Nefes ve Mor Alev




Mor Alev severek takip etttigim bir blog ve nefesle ilgili paylaşım tam da benim bu blogda anlatmak istediklerimi özetler nitelikte , nefes sadece nefes , gidilecek hiçbir yer yok, yapılacak hiçbir şey yok, nefes sadece nefes ve niyet etmek. Eline sağlık Mor Alev .

https://moralev.com/2017/04/13/melekler-nefesin-frekansi/

Sevgi, nefes , isik ve askla

10 Nisan 2017 Pazartesi

Degisim




İnsanin en korktuğu asla istemediği seyle bu kadar derinden karşılaşması sanirim rastlantı degil. Hayatim boyunca güvenli limanlarda beklemeyi tercih ettim, aman düzenim bozulmasın diye birçok seyi denemedim bile simdi ise tam da değişimin ortasında kaldim. Nasıl bir his derseniz, çok değişik aslında bunca yildir korktuğum kadar korkulacak birsey yokmuş , bambaşka bir ülkede yepyeni bir düzen 22 aylık ikiz bebeklerle bile kurmak sadece 10 gun sürüyormuş, inanılacak gibi degil biliyorum ama gerçekten de öyle. Yaşadığım ülkeyi, evimi, sevdiklerimi bırakıp dünyanın diger bir ucuna geldim ve ev bulmak, eşya almak derken 10 günde yepyeni bir hayata başlamış oldum. Nasıl hissettiğime gelince, ülkeden kaynaklımı bilemediğim bir huzur ve özgürlük hissi içimde. Bir dinginlik, hayatımdaki telaş yok oldu birden. Kızlarımla evdeyim, yıllar sonra ilk kez ev hanımlığı deneyimliyorum, yemek ,çamaşır, ev temizligi, çocuk bakimi derken günler geçiyor. Butun bunların içinde yine de insanin kendine ayıracak vakti kalıyor. Çocuklar doğduğundan beri yapamadığım kitap okuma, meditasyon yapma gibi unuttuğum şeyleri kızlar uyurken yapıyorum. Meğer mesai saati olan bir iste çalışmak insanin ne kadar da çok vaktini çalıyormuş, ay sonunda alınacak bir para için özgürlüğünden vazgeçmek saçmalıkmış ve  sanirim yıllardır ben buna güvenli alan tanimi yapmışım ve içine sıkışıp kalmışım. Geldiğim yerde hep kuslara özenirdim ne zaman ucan bir kus gorsem imrenerek seyrederdim sanirim kusun bendeki tanimi özgürce ucabilmesiydi ve ben o kadar prangalarla bağlıydım ki güvenli limanlarıma hep kuslara özendim. Hep bir basini alip gitme isteği , uçmak ve  bizim için zor olan bir seyi onlar doğası geregi ne kadar da kolay yapıyorlardı , seyrederken bile onları keyif aliyordum, icimdeki ozgurluge tercuman oluyorlardi. Simdi ise güvenli limanlardan cikinca, dünyanın altinin ustune gelmesinin bazen cokda kotu olmadigini deneyimliyorum. Kendimi ozgur hissediyorum  ilk kez belkide. Universiteyi bitirdigimden beri calisiyorum, her sabah hic aksatmadan kalkip ise gidiyorum, geliyorum vs... Simdi ise tum gun benim, nasil iyi hissediyorsam öyle yapıyorum. Canim hangi isi yapmak istiyorsa öyle yapıyorum. Havalar yeni yeni guzellesiyor ve burada doga çok guzel, agaclarin hepsi asirlik, kizlari parka goturuyorum, onlarla bende salincaga biniyorum, top oynuyorum, kaydiraktan kayiyorum, agaclara sariliyorum, onlarin enerjilerininin kalp atisimla ne kadar uyumlu oldugunu hissediyorum. Tabii ki farkli sikintilar yasiyorum yeniden ehliyet almaya calisiyorum, bir dili anadilim gibi konusmaya calisiyiorum, surekli cocuklarla ugrasmak ve ev isi yoruyor bazen bunaliyorum ama yine de özgürlük hissi o kadar agir basiyor ki buna deger diyorum. Insan bazi şeyleri gozunde çok buyutuoyrmus, sil bastan yasamak ve sil bastan bir hayat kurmak aslında gozumuzde buyuttugumuz bir seymis. Insanoglu öyle guzel dizayn edilmis ki her seye alismak bir anlikmis aslında. Yepyeni bir hayat kurmakda korkulacak hicbirsey yokmuş. Isten ayrilmak, bosanmak, is degistirmek, ev degistirmek, sehir degistirmek, ulke degistirmek, meslek degistirmek, eger bir yerlerde bu yaziyi okuyorsaniz ya da bu yazi karsiniza ciktiysa inanin yapmak istediginiz sey dünyanın sonunu getirecek bir sey degil ve alismaniz en fazla kirk gun surer. Lutfen prangalarinizdan kurtulun, Bu dunyaya mutlu olmaya geldiniz, sizi mutlu etmeyen ve ozgur hissetmediginiz hicbir yerde bir dakika bile fazla zaman kaybetmeyin. Yasamin tekrari yok. Gemiler güvenli limanlarda dururlarsa baslarina bisey gelmez ama bir sure sonra cururler. Guvenli limanlarda durmak için degil denizlere acilmak için dunya deneyimini sectik ne kadar degisim o kadar deneyim. Simdi geldigim noktada hangi degisikligi yap deseler yapabilecek kadar güvenli hissediyorum kendimi, gordum cunku zor olan bisey olmadigini. Kaybedecek hisbirsey yok mutsuz bir omur surdurmek en zor secenek, inanin bana geri kalan degisimlerin tumu bundan daka kolay. Hadi bakalim bu guclu enerjilerin icinden gecerken, tum korkulara ve guvensizlige ragmen isteklerimize bir adim atmaya. Ozgurluge bir adim daha yaklasmaya ne dersiniz...

Sevgi, nefes, isik ve askla...

13 Ocak 2017 Cuma

Bakmak ve Gormek



Bugün farklı farklı arkadaşlarımın ve benim okuduğum aynı yazıdan yola çıkarak tekrar fark ettim ki hayat bir illüzyon, hepimiz farklı enerji frekanslarına sahibiz ve aynı yazıyı farklı açılardan yorumluyoruz birimiz içinde bizi sinirlendirici bir şeyler görürken diğerimiz yazıyı gayet olumlu algılıyor. Burada da ortaya illüzyon çıkıyor. Olay aynı ama insanlar farklı, algı farklı. Hepimiz algımız düzeyinde bir dünyada yaşıyoruz. Çocukluğumuzdan bugüne ne bize ne öğretildi ise doğru ya da yanlış fark etmez öyle algılıyoruz. Baktığımız her yerde dualite gereği iyi-kötü , güzel-çirkin , zeki-aptal ikilik görüyoruz. Gördüğümüz ve algıladığımız her şey bizden bir parça aslında, biz tüm algıladıklarımızla bir bütünün parçalarıyız. Gördüğümüz bir şey hoşumuza gidebilir ya da gitmeye bilir. O sadece bir farkındalık için seni yola hazırlar. Sen gördüğün karşısında öfkeyi, enerji dengeni korumayı ya da katil olmayı seçebilirsin. Bu seçime girmeden önce biraz bakmak ve görmekten bahsetmek istiyorum. Benim baktığım yerden ilahi bir plan var . Bir ruhumuz var ve ruh ebedi. Ruhsal bir ailenin parçasıyız. Bu dünyaya ikiliği deneyimlemeye, ikiliğin içindeki birliği bulmaya geliyoruz. Deneyimlemek istediğimiz alanları belirliyoruz ve bize bu deneyimleri yaşatacak ruhlara da karar veriyoruz. Yani buraya annemizi, babamızı, kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı seçerek geliyoruz. Bu ruhlara, benim şu dönemde karşıma çık ve bana şu deneyimi yaşat diyoruz. Bu anlattıklarımdan sanki kaderde her şey belli ve biz boşuna çabalıyoruz anlamı çıkabilir ancak kesinlikle öyle değil. Bir ilahi planınız var, bu planı Türkiye haritası olarak düşünün. Geldiğiniz bu noktada haritanın herhangi bir yerinde durduğunuzu düşünün ve bu ilahi planda size hiçbir varlıkta olmayan özgür irade verilmiş , seçimlerinizde özgürsünüz. İstediğiniz seçimi yaparak haritadaki yerinizi değiştirebilirsiniz. Yani siz belli ruhlardan belli dersleri almaya geldiniz ama vakti geldiğinde o ruhla karşılaştığınızda bu dersi almadan da ilerleyebilirsiniz. Burada seçim, özgür irade devreye giriyor ve aslında haritada bulunduğunuz yeri siz belirliyorsunuz. Şu an olduğunuz kişi olmakta sizden başka kimsenin sorumluluğu yok. Geldiğiniz insanları da yaşadığınız deneyimleri de siz seçtiniz. Bu hayat sizin üst üste aldığınız ya da almadığınız kararların, seçimlerin sonucudur. Anneniz, babanız etrafınızdaki insanlar sadece size kendinizi keşfetmeniz için sunulmuş birer armağandır. Onların ruhlarına saygı duymak ve teşekkür etmek gerekir. Olmakta olan her şeyin bir sebebi vardır, hiçbir şey rastlantısal değildir. Etrafınızda gördüğünüz herkesin özel bir ilahi plan vardır ve herkes karşılaşması gereken kişilerle sözleştiği zamanda karşılaşır, yaşaması gereken deneyimi yaşar. Deneyim sonucunda oluşturduğu algıya göre de yoluna devam eder. Bu algıda siz bir şey değiştirmediğiniz sürece çocuklukta oluşur. Değersizlik ve yetersizlik kodunu, seviliyorum ya da sevilmiyorum kodunu ilk 7 yılda bize bakanlardan, annemizden, babamızdan almışızdır. Biz bir şey değiştirmezsek bu değişmez ve bir ömrü yeterli olmaya çalışmakla, kimse benim değerimi bilmiyorla geçiririz. Geldiğimiz yerden getirdiğimiz koşulsuz sevgiyi, güveni bu dünyada bulamayınca çocuk olarak en güvenli şey kalbimizi hislerimize kapatmaktır. Çünkü hissetmek bu sevgisiz ortamı deneyimlemek çocuk olan bize ağır gelir. Biz hislerimizi kapattıkça diğerlerinden ayrılırız. Onları bizden görmeyiz katil deriz, sapık deriz, hiç güven vermiyor deriz vs… Bu ayrımın içindeki birliği görebilirsek eğer bir katilinde bir ilahi plan çerçevesinde geldiğini, bir tecavüzcünün de bir ilahi planla geldiğini idrak edebilirsek, işte o zaman farkındalık başlar. Bakmakla görmek orada devreye girer. Aynı şeye bakarız ancak farklı şeyler görürüz. İşte bu anda seçimlerimiz devreye girer. Benim anlattığım düzene inan ya da inanma burada seçim senin. Ben derim ki böyle bir düzen var inanırsın ve sorgulamaya başlarsın bu bilgi sana bir şekilde gelir. Benim tavsiyem inanmasan da sorgula neden bu kadar kötülük yaşıyoruz, neden dünya böyle bir yer sorgula. Yaptığım her çalışmada hep ilahi düzenin farklı bir parçasını keşfettim. Ben sorguladıkça daha çok bilgi etraftan akmaya başladı. Gerçekten böyle bir düzen var mı ve bu düzende bana düşen sorumluluk ne . Ben bu dünyaya gelmenin sorumluluğunu alıyor muyum.  Gördüğüm her şeyden  şikayet mi ediyorum yoksa gördüğüm her şey benim bir parçam deyip kendimi değiştirmeye mi çalışıyorum. Korktuğumda, kızdığımda, öfkelendiğimde ya da güvensiz hissettiğimde bu küçük kalbi kapattım ve ne olursa olsun güvenlik nedeniyle kalbimi kimselere açmıyorum. Kötüyü hissetmeyeyim ve daha fazla acı çekmeyeyim diye hissetmeyi bıraktığımızda neşeyi de keyfi de sevgiyi de hissetmeyi bıraktık. Korunaklı limanlarımızda hissetmeden yaşar hale geldik. Bu da hep negatifi deneyimlemeyi bize getirdi. Kalbimizi açtığımızda ve yeniden dibine kadar acıyı da mutluluğu da hissetmeye başladığımızda o içimizdeki küçük neşeli çocuk ortaya çıkmaya karar veriyor. Sizinle oyunlar oynuyor ve hayatın keyifli yanını size gösteriyor. O zaman bu hayattaki deneyimler de değişiyor. Algılar değişiyor. Hayatın anlamı değişiyor. Bir tek senin değişmenle de dünyanın frekansı senin değişim oranına göre değişiyor. Şimdi bir düşün belki bugün kötülüğü, haksızlığı bitiremeyiz ama kendi frekansımızı değiştirebiliriz. Herkes bunu yaptığında da çocuklarımız daha güzel bir dünya da yaşıyor olacak. Yaşanan bunca olumsuzluk içinde sen dengede kalabilirsen inan bana aydınlık kazanacak. Birlik olacak, ötekileştirdiğimiz insan da da bizim bir parçamız olduğu, çocuğumuz tehlikeye girdiğinde bizim de bir katile dönüşebileceğiz fikri göz ardı edilmemeli. 2017 yılı bizim parçamız olan etrafımızdaki aynalara bakma ve kendimizi görme yılı, sorumluluk alma yılı. Gölge yanlarımızı fark etme ve kabul etme yılı. Kızdığımız, sinirlendiğimiz birinde de bizden bir parça var, güzel bir özelliğini gördüğümüz birinde de bizden bir parça var.

Aynalara bakmak ve içimizdeki ilahi çocuğu keşfetmek dileğiyle….

Sevgi,nefes,ışık ve aşkla…