1 Kasım 2018 Perşembe

Farkli olmak


Farklı olmak ne demek sizce. Sürüden ayrı olmak. Bunun için dışlanmak. Dışlanmamak için sürüye dahil olmak. Sürüye dahil olduğunda kendini sürüye ait hissetmediğin için mutsuz olmak. İnsan hangisini seçmeli, farklı ve mutlu olmayı mi yoksa sürüye dahil olup, farklılıklarını yok sayip mutsuz olmayı mi? İste ben bu sorunun cevabini netlikle verebilirim. Transformal nefesle tanışmadan once böyle bir sikinti yaşadığımın bile farkında degildim. Transformal nefesle soğanın kabuğu gibi her seferinde bir perde kalktı gözlerimden ve bir şeyleri daha derinden daha farklı görmeye başladım. Herseyi herkesten farklı yapmaya çalışırdım. Benim yaptığım hepsinden daha farklı olmalıydı, daha derin anlam ifade etmeliydi, yüzeysel olmamalıydı. Simdi anlıyorum ki farklı olmaya çalışmamın temelinde yatan aslında gerçekten de diger insanlar gibi olmamamdı. Evet ben farklıydım ve bunun yıllarca farkında degildim. Yıllarca sosyal cevremde dışlanmamak için piyasada halen bulunan mevcut kıyafetleri giydim. Ruhum o kıyafetlerin içinde mutsuzdu, o zamanlar bunun adini koyamıyordur. Alışveriş yapmaktan nefret ediyordum.Çünkü alışverişe gidince hic birsey beğenmiyordum ya da hic birseyi kendime yakıştıramıyordum. Nefesle keşfettim ki ruhum kıyafetlerin içinde özgür olmak istiyordu ama piyasadaki herkesin giydiği kıyafetler bunun için uygun degildi. Sentetik ya da dar şeylerin içinde ruhum daralıyordu. Nefesle yavaş yavaş ruhuma uygun giyinmeye başladıkça anladım ki sürüden biri degilim hic de olmadım, olmuş gibi yapmak zorunda kaldim ve mutsuz ettim kendimi. Simdi ruhum gibi kıyafetlerimde özgür ve mutluyum. Bir tek kıyafette degil. Herkes basarili bir kariyer yaşayıp sorgulamazken ben hep sorguladım, İyi bir maaş ve kariyer benim için hic yeterli olmadı ve ben hep huzurun pesinden gittim, nasıl varilir huzura diye araştırdım, bu da farklılıklarımdan biriydi. Nefesten sonra saçlarımı boyatmayı bıraktım, gorenler neden boyatmadığımı sorup duruyor ve anlamıyor, ben böyle mutluyum ve aynaya baktığımda saçlarımla ve kendimle mutluyum. İnsanlar beni görünce özeniyorlar boyatmayı bırakmak istiyorlar ama saçları boyalıyken ancak kendilerini güzel gördükleri için cesaret edemiyorlar. Nefes en cokta öyle bir ic huzuru sağlıyor ki insana, aynada gordugun senle barisik oluyorsun. Kendini en dogal halinle, oldugun gibi kabul ediyorsun.Yillardir kendinle barisik olmak demek bu demekmis ben nefesden sonra fark ettim. Beni ben yapan farkliliklarim. İyi ki de sürüden biri degilim. İyi ki de gec de olsa bunu nefes sayesinde farkettim. Farkliyim ve farkliliklarimla mutluyum. Farkliliklarim benim bu dunyaya gelirken getirdigim hediyelerim. Farkliliklarimizi saklamak yerine ozgurce yasayalim ki herkesdeki farklilik bir digerine cesaret versin, ilham olsun. Farkliliklari kesfetme ve ozgurce ifade etme zamani geldi. Haydi biraz cesaret. "Sürüden ayrilani kurt kapar." sistemin bize dayatmasi, ayrilalim sürüden ,ben keşfettim kurt falan yok etrafta. Zaman ozgurce yasama zamani.

Sevgi,nefes,isik ve askla

26 Eylül 2018 Çarşamba

Mucizenin adi John of GOD

 Bence mucizenin adi John of God. Kendisi bir medyum ve psişik ameliyatlar yapıyor. Kendisini uzun zamandır biliyorum ama Hasan Sonsuz Celiktas'in filme alt yazi yazmasıyla daha derinden tanıma şansım oldu. Inanilmaz bir şifacı, ruhsal varlıklara çalışarak şifaya aracılık ediyor. Filmi de bu yazıda paylaşacağım zaten merak edenler izleyebilir. Filmin sonunda anlıyorsunuz ki dunya sadece gördüğümüzden ibaret degil, bu dünyanın bir de ruhsal boyutu var. İnanmak belki zor çünkü gözle görülen bir şey yok ya da beynin alacağı şekilde bir açıklaması yok ama deneyimlenen insanların paylaşımları var, içten ve sahici. Bu insanların içinde tip doktorları var, belki tıbben iyileşmeyi açıklayamıyorlar ama yakinen tanik oldukları şifanın varlığını filmde bizimle paylaşıyorlar. Ameliyatlar yapılıyor, vücutta hiçbir ameliyat izi yok ancak ultrason cekilince dikis izini görebiliyorsunuz. 15 yildir yürüyemeyen kisi tekerlekli sandalye ile geliyor ve yürüyerek çıkıyor. Tum vücudunu kanser sarmış bir hasta geliyor ve kanser serce parmağına toplanıyor ve iyileştiriliyor. Sadece hasta insanlarda gitmiyor hayatin anlamını sorgulayan, ruhsal olarak bu enerji yoğunluğunu deneyimlemek isteyen insanlarda gidiyor. Icerisi insan kaynıyor ve filmin sonunda da anlaşılıyor ki derdi veren Allah dermanını da vermiş aslında, sadece aramak, sorgulamak, deneyimlemek gerek. Yaptığım ruhsal yolculukta bir çok çalışmaya katildim halen de katılmaya devam ediyorum, bunun bir sonu yok zaten. Kesin olarak bildiğim ise bedenin otesinde varlıklarız. Hepimiz birbirimize bağlı enerjisel varlıklarız. Bu beden geçici ama ruh baki. Neden bu dünyaya geldik, varoluşumuz, ozumuz bize ne anlatmak istiyor buna bir mercek tutmak lazim. Görmesini bilene sifa her yerde. Bu yazılardaki amacımız bir nebze olsun ruhu farkındalığımıza getirebilmek. Sadece bedensel bir varlık olmadığımızı, ruhumuzu, ozumuzu fark edebilmek. Bu güzel insan ve filmi bu yazi ile ulaşması gereken her ruha ulaşsın,sevgiyle ruhlara dokunsun.

Sevgi, nefes, isik ve askla...

Filmi izlemek için bağlantı adresi

https://www.youtube.com/watch?v=7lornfUFtzM&

18 Mayıs 2018 Cuma

Insan Olmak Zor





Insan olmanın zorlugu ile ilgili yazmak istedim. Kadin ya da erkek fark etmez demek isterdim ama kadinin her zaman anne olarak ilave bir suru sorumlulugu daha var. Hepimiz bu dünyaya keyif almaya, sevmeye ve sevilmeye geldik ama sonuç pek de öyle olmadı ne yazık ki. Omuzumuzda bir suru yük, her birimizin kendi ülkesine ait bir suru sorunları, ailelerimiz arasında ki sorun ve problemler, sevdiklerimizin sıkıntıları derken bu örnekleri bir sayfa dolusu uzatmak mumkun, eğer birde spirutuel aleme adim atmış ve ucundan kosesinden de uyanmışsanız (yandı canim keten helva) iste o zaman ilave sorumluluklar, bildiklerinizi bilmeyen insanlarla yasama ve tekamül çabası da eklenince insan olma serüveni uzayıp gidiyor. Herkes bir hengame içinde, dünyanın karmaşıklığında, yapacaklarını zamana sığdıramadan, ertelemelerle ve cesitli sorunlarla mücadele ederek tamamlıyor omrunu. Ben bu dünyaya gelme sebebimizin, gelmeden once belirlediğimiz dersleri deneyimlemek olduğuna inanıyorum. Simdi  eğer bu dersleri gecemezseniz dünyaya tekrar geri döndürüleceğinizi  bir dusunun. Geri gelirken de bildiğiniz herseyi unutarak yeniden doğacaksınız, tum bildiklerinizi tekrar keşfetmek için yine inanılmaz cabalar,zorluklar, acılar, sevgi arayışları uzayıp gider. Bunun tekrar yasanmaması için derim ki bu zorlu dunya deneyiminde uyanma vakti geldi. Kendimizi keşfetme, güçlerimizin farkına varma, tek ve benzersiz olduğumuzu, bu dünyaya sunmak için hepimizin içinde farklı bir hazine olduğunun farkına varma, kendimize uyanma zamanı. Insan olmanın zorluğundan silkinip aslında Allah'in sevdiği, koruduğu, kolladığı bir ilahi çocuk olduğumuzun farkına varma zamanı. Bu dünyaya özgür irade ile geldik ve secimlerimizde özgürüz, geleceğimizi de bugun ki secimlerimiz belirliyor. Ya uyanıp kendimizi kesfe çıkarız ya da insan olmanın zorluğunu deneyimleyerek bu dünyadan uyanmadan göç ederiz. Secim bizim. Değişim bizim elimizde. Simdi sorumluluk alma vakti, mutsuz olduğumuzda, hayatin zorlandığımız alanlarında sucu başkalarına atma devrinin sonuna geldik, ortada bir mutsuzluk varsa evet etrafımızdaki insanlar bize bu konuda yardımcı ama başrol bizim ne yazık ki, bu mutsuzluk, hayal kırıklığı anini bir şey öğrenmek için seçtik ve etrafımızdaki insanlarda bize bunu göstermek için rollerini en iyi şekilde oynadılar. Simdi filmin gidişatını değiştirmek için başrol oyuncusu olarak sorumluluk almak ve birseyler yapmak vakti geldi. Kızmak, aglamak, insanları suçlamak bize sadece zaman kaybettirir. Sureci sessizce izlemek ve içinde ki dersi görmek ise hayatimizi degistirir. Farkindaligimizi hislerimize verdigimizde, bu hissi cocuklugumda nerede yasadim, kim bu kizginliga sebep oldu ve ogrenmem gereken ne dersek, iste o an hayatin yonu degisir. Yavas yavas neden bu dunya da oldugumuz, bu sıkıntıları neden yasadigimiz sorularinin cevaplari tek tek karsimiza cikar. Biz anladikca ve kesfettikce de hayat parcalarini tamamlamak için bizi bekleyen bir yapboza doner. Siz yeni bir parca bulmak için kendinizi kesfe dogru bir yolculuga cikarsiniz, yerini buldugunuz her bir parca size bolluk, bereket,ask, sevgi gibi mucizelerle geri doner. Iste bundan sonra insandan ote birsey oldugunuzun farkına varirsiniz. Aslında gorunmeyenin otesinde nelerde varmis, sapka cikarilacak bir ilahi plan, etrafinizda rollerini yapan her yüce ruha sonsuz sukran duyarak, kizilacak bir şey olmadiginin kesfine vararak, dun yaya ayni gozlerle ama baska bir acidan bakarak yasamak, iste bu bugune kadar uyudugumuz insan olma uykusundan uyanmak ve olmeden olmek demek. Insan bedenlerimizin otesinde neseyi ve koşulsuz sevgiyi deneyimlemeye can atan bir ruha sahibiz, kesfedebilmek, her an daha da cok buna uyanmak dilegiyle.

Sevgi, nefes, isik ve askla

Birlik Bilinci




Bir ufak kiz çocuğunun iki sorusu bu yazıyı yazmama neden oldu. Tuana'nin birinci sorusu " Allah kendini nasıl yarattı?" ve ikinci sorusu da "Allah kiz mi erkek mi? idi. İlkokula giden bir çocuğa bu soruların cevabini vermek pek de kolay degildi. Dilim döndüğünce ve inandığım ölçüde bir video çekip ona yolladım. Buradan da bu konuda yazmak istedim. Daha önceleri de yazdığım gibi hepimizin bir bedeni var ancak yaydığımız bir enerji var ve radyo dalgaları gibi bir frekansa sahibiz. Benim için Tanrı, Allah, Evren adına her ne derseniz bu yüksek frekansın en tepe noktası. Sinirsiz ve sonsuz bir koşulsuz sevgi ve isik frekansı. Biz de bedenlenmiş ruhlar olarak hepimiz bu frekansın bir parçasına sahibiz. Aslında hepimizin içindeki bu parca birleştiğinde, bu en yüksek frekansla bir olup, bu frekansı bedenlerimizle deneyimleme şansına sahibiz. Bu dünyaya da bu koşulsuz sevgi ve isik frekansını deneyimlemeye geldik. Ben Allah'in bir cinsiyeti olduğuna inanmıyorum, herseyin üstünde bir güç, kimsenin hayal edemeyeceği bir sevgi ve isik frekansı diye düşünüyorum. Bizim de amacımız secimlerimizde iyiyi, güzeli,sevgiyi seçmek ve var olan frekansımızı mumkun olduğu kadar yükselterek bu en üst derecedeki Allah' in frekansını deneyimlemeye çalışmak. Kızdığımız, öfkelendiğimiz, dedikodu yaptığımız, yargıladığımız her an bu frekanstan uzaklaşıyoruz . İyide, güzelde, pozitifde kalmak, yaradilani yaradandan oturu sevmek, yardıma ihtiyacı olana yardim elimizi uzatmak ise her daim bizi bu yüce frekansa yaklaştırıyor. Karsımıza cikan her insan da bu frekansın bir parçası, hepimiz birbirimize görünmez ağlarla bağlıyız. Hepimizin içinde Allah' tan bir parca var. Birimizin yaptığı bir kotuluk ya da iyilik butun dünyayı etkiliyor. Çoğumuz icimizdeki o parcadan habersiz yaşayıp gidiyoruz. Birgün butun insanlık bu parçayı (eksik parca ) fark ettiğinde ve kendini bu parca ile tamamladığında, yürekten inandığım, kalbimin bir yerinde varlığından kesinlikle emin olduğum "Birlik Bilinci" ni deneyimlemis olacağız. O zaman doğanında, karşımızdaki insaninda, hayvanin da  ayni seyin bir parçası oldugunu fark edecegiz. Gordugunuz hersey sizin bir parcanizsa,zarar vermek de aklinizin ucundan gecmeyecek. Insan kendine zarar verir mi, vermez. Dogayi kirletmeden, hayvanlara eziyet etmeden, ve baska bir kalbi kirmadan yasamaya baslayacagiz. Iste o gun geldiginde Allahla ayni frekansda titresmeyi, onunla bir olmayi deneyimleyecegiz. Birlik bilincini deneyimleyecegimiz, o en yüksek sevgi ve isik frekansinda bulusmak dilegiyle.

Sevgi, nefes, isik ve askla