23 Haziran 2020 Salı

Kendi Masalını Yaratmak

Eser: Sabahattin Kayış
sonsuz teşekkürlerimle

Her hayat bir masal barındırır aslında içinde.

Kendi hikayeni baştan yazmaktır aslolan. Saf ve koşulsuz severek doğarız ve sonra bilmeden ailemizden, arkadaşlarımızdan, yaşadıklarımızdan aldığımız kalıplarla ve yüklerle bambaşka bir insana dönüşürüz. Bir gün bir cenderenin içine sıkışmış halde buluruz kendimizi. Sonra herkes için başka bir zamanda bir şey olur ve sorgulama başlar. Yaşamak istediğim hayat bu mu? deriz. Bu soru hepimizin önünde başka başka kapılar açar ve başlar sıradan insanın kendi masalını yazma, kendi masalının kahramanı olma hikayesi. Açılan her kapıda bizi cendereye sokan kalıplarımızı fark ederiz ve sorguladığımız, öğrendiğimiz  her yeni bilgi bizi birer birer bu kalıplardan özgürleştirir. Her yeni deneyimde zihnimizin sınırlarını genişletiriz. Her yeni deneyim bizi daha yargısız yapar ve kendimizi, dünyayı olduğu gibi kabule götürür. Aslında değiştirilecek hiç bir şey yoktur, dünyada kendimizden başka. Özgürleştiğimiz her kalıp sırtımızdaki  " sunu yapmalıyım, şöyle davranmalıyım"  yükünü hafifletir ve biz yavaş yavaş ilk doğduğumuz halimize, özümüze yaklaşırız biraz biraz. Açılan her kapıdan bilinçli seçimlerimizle içeri girdikçe her adım yavaş yavaş bizi kendimize götürür. Bu yolculuk aslında bir çemberi tamamlamaktır. Bizi A noktasından A noktasına geri getiren bu yolculuk kendimizden kendimize yaptığımız bir yolculuktur. Kolay mıdır, yürek dayanır mı? karşılaştığımız, üstlendiğimiz, hiç bizmiş gibi olmadığımız hallerimize? Kesinlikle evet, yürek dayanır. Çünkü varılacak yer çok kutsaldır. Bunca deneyimden sonra, kendimize vardığımızda işte o zaman sağlam bir kaya gibi oluruz, kimsenin karşısında eğilip bükülmemize gerek kalmaz, tam olmak istediğimiz içimizden gelen kişi olarak hayata devam edebiliriz. Ama bunun için önce yola çıkmak gerekir. Bunca yasınıza kadar bunca deneyim, bunca acı boşuna yaşanmadı şimdi çemberi tamamlamak için bu deneyimleri anlamlandırma vakti. Eve dönüş vakti, kutlama başlasın !

Sen sadece var olduğun için değerlisin, yaşamın her anı sadece içinden geçtiğin bir deneyim, deneyimlerden geçerken varlığını kutla ve onurlandır. En çok da kendine teşekkür et. Bu yolda yılmadan yürüdüğün ve kendini, özünü keşfedeceğin için ve buna cesaret ettiğin, bu az seçilen yolu seçtiğin için kutla kendini 

Kahramanımız hazırsa masal başlasın...

Kendi hikayeni özgür seçimlerinle yeniden yazmaya var mısın?

Sevgi nefes ve neşeyle 
Demet Ergin Boran


23 Nisan 2020 Perşembe

Kendine Varmanın Püf Noktaları




Burada anlatılanlar kendimden kendime yaptığım yolculukta edindiğim faydalı bilgilerden sizler için seçtiğim sizin yolunuzu kısaltmasını düşündüğüm bilgiler. Elbette tekamül yolculuğunda her ruhun bir süreci var, her ruhun ilahi planı farklı, yolu yürüme şekli, kullandığı araçlar farklı ancak bildiğim bir şey var ki belli farkındalıklar yolu daha da anlamlandırıyor.

 İlk bilinmesi gereken sadece bedenimizden ibaret olmadığımız enerji bedenimiz duygu bedenimiz gibi bir sürü katmandan oluşan bir yapıya sahip oldugumuz.  Beden tekamül yolculuğunda en önemli kavramlardan biri. Bu dünyaya bedenlenmeyi seçerek geldik ve dünyayı deneyimlemeye geldik. O nedenle bizi bedenimizde tutacak topraklanma adı altında ki tüm çalışmalar çok kıymetli. Her gün rutin size hoş gelen yapmaktan keyif aldığınız bir topraklanma çalışması yapmanız, bedeninize giren yiyeceklere dikkat etmeniz, bedeninizin dünya ana ile bağlantıda olması ondan gelen enerjileri alıp kabul etmeniz için önemli
İkincisi duygularımız ve hislerimiz anne rahmine düştüğümüz andan itibaren hissederiz, annemizin sevigisini, korkusunu, kızgınlıgını, herşeyi dünyaya geldiğimiz ilk an bilinçaltımız kaydetmeye başlar ilk annemizin kucağına verildiysek ve annemiz saşkın ya da korkmuş değilse şanslıyızdır çünkü ilk anda hissedilen güven ve seviliyorum duygusu hep bizimledir, daha kolay bir hayat yaşamak için bir sıfır önde başlarız hayata, Eğer tam tersi olmuşsa bebeğini istemeyen bir annenin kucağındaysak korkan bir annenin kucağındaysak ya da doktorlar uzun süre boyumuzu kilomuzu ölçüyor ve bizi bir türlü annemizin kucağına vermiyorsa dünya ile olan fikrimiz değişir ve dünyayı güvensiz bir yer olarak algılarız ve bu da yetişkin hayatımızda bize güvensizlik deneyimleri olarak döner ama biz bunun hiç de doğum anından kaynaklandığını bilmeyiz. Sonra çocukluk dönemi başlar ve biz belli duyguları hisleri belli kavramları bilinç altımıza kaydederiz. Sonra bu kalıplarla herkes kendi çocukluk deneyimlerine göre farklı duvarlar örer kendine ,bu duvarların arkasında kalbimizi  tekrar kimse kıramasın, kimse bizi çocukluğumuzdaki kadar üzemesin diye kalınlaştırırız kalınlaştırabildiğimiz kadar o duvarı ve bizi en çok da yaralayan hissettiklerimiz olduğu için hissetmeyi de yasaklarız kendimize. Çünkü en çok da canımız hissettiğimizde yanmıştır.Sonra ne mi olur bütün hayat hissetmemeye güdülenmiş olarak bu duvarların arkasında geçer ve haya keyiften çok yük olur bize. Hayatta bir sürü seçimler yaparız sanırız ki özgür irademiz var ve biz seçiyoruz ama görünen köy pek de öyle değildir.Biz seçimlerimizi hiç de farkında olmadan oluşturduğumuz 0 -7 yaş arasındaki bilinçaltı kalıplarımızla yapıyoruzdur, öyle pek de seçimlerimizin özgür olduğu söylenemez. Ne zaman ki bu kalıpları fark eder bu kalıplardan kurtuluruz ancak o zaman özgür irade ile yaptığımız seçimlerden bahsedebiliriz. Bunun içinde en kısa yol kendimizin, duygularımızın, hislerimizin farkında yaşamak, bizi içimizdeki öze daha kolay yaklaştırır. Bunu yapmamızın da en kolay yolu korktuğumuzda, kızdığımızda, endişelendiğimizde " Bu his bana ne anlatmak istiyor?" diye sormak ve o histen kaçmak, o hissi bastırmak yerine, o hissin farkındalıkla içinden geçmek, o hissi sonuna kadar deneyimlemek ve kabul etmek bizi çok daha hızlı varacağımız yere ulaştırır. Asıl olan varılacak yer de olmamasıdır, yoldan keyif alabilmektir. Her duyguyu bütünlediğimizde ondan kaçmadığımızda onu keşfe çıktığımızda yaptığımız frekansımızı yükseltmek ve yaşadığımız kurban bilincinden ilizyonun dışına çıkarak daha farklı bir realitede yasamak, bu da dünyevi zorlukların bir nevi  azalması demektir.

Gelelim algı ve frekans kısmını biraz daha açıklamaya. Hepimiz göründüğümüzün ötesinde varlıklarız, radyo dalgası gibi her an bir frekansda titreşiyoruz ve o frekansı dünyaya yayıyoruz ve bizimle aynı frekansda titresen insanlarla karsılaşıp ona göre deneyimler yaşıyoruz. Dünyadaki insan sayısı kadar farklı algı ve farklı bir dünya var. Herkes kendi frekans aralığındaki kendi algı düzeyindeki haliyle dünyayı deneyimliyor. Biz farkındalık çalışmaları yaparak kendi içimize yolculuk yaparak ve içimizdeki 0 - 7 yaş arasında tamamlamadığımız, bastırdığımız, kaçtığımız duyguları deneyimlediğimiz de ise frekans aralığımız değiştiğinden başka bir boyuttan dünyayı deneyimlemeye devam ediyoruz, Diğer insanların yaşadığı sorunlar artık bizim için sorun olmaktan çıkıyor. Acıdan keyif alanına kayıyoruz yavaş yavaş. Yokluk bilincinden. kaynağın sınırsız sonsuz olduğu bilincine. şartlı koşullu sevme bilincinden, insanları sadece var oldukları için koşulsuz sevme bilincine varıyoruz. Yani kısaca deneyimlediğimiz dünya realitesini daha yüksek bilinç boyutundan yaşamaya başlayabiliriz . Çocuklukta yaşadığımız her ne olursa olsun, nasıl bir zorluktan geçersek geçelim ya da  hayat istediğimiz her şeye sahip olduğumuz için amaçsızlaşmışsa, ne kadar bizim için anlamını yitirmiş olursa olsun başlamak için hiç geç değil. Yaşadığımız realiteyi değiştirmek her zaman mümkün. Bu sizin kendinizden kendinize yapacağınız yolculukla mümkün!

Son olarak da içine doğduğumuz dünyadan bahsetmek istiyorum. Biz doğduğumuz anda bir dualiteye doğuyoruz ve her zaman bir ikilik söz konusu oluyor, güzel - çirkin, iyi - kötü, doğru - yanlış, sen - ben gibi bir sürü ikilik var. Tabi ki bununda bir sebebi var. Burada dünyada bulunma amacımız işte bu ikilikten birliğe doğru yolculuk. Aslında hepimiz bir nefesin parçalarıyız. Birlikte aynı amaç için nefes aldığımızda bu birliği deneyimlemiş olacağız. Hepimiz görünmez iplerle birbirimize bağlıyız. Birbirimizin aynasıyız. Ayna demek, çevrende karşılaştığın aynı frekansda titreştiğin insanlar aslında içerideki seni sana yansıtmak için varlar. Sen her birine kızdığında, kırıldığında ya da yaşadığın her deneyimde karşına çıkan insanları suçlama ve deneyimin hislerini canın acımasın diye bastırmak yerine onlara baktığında, sana bu deneyimi yaşatan insanın sadece sana seni yansıttığını, senin içindeki bir parçayı aydınlatmak için elçi olduğunu fark ettiğinde kızacak kimsede kalmıyor. Farklı bir yolculuk başlıyor senin için, senden sana olan bir yolculuk. Çünkü görüyorsun ki dışarıda hiç bir şey yok, her şey içinde denilen ve aslında bir sürü geyik yapılan konu aslında gerçek, Sen bu aynaları her gördüğünde kendine dönüp nefsini terbiye ettiğinde, yarım kalmış, bastırılmış çocukluk duygularını bütünlediğinde işte o ikilik bitiyor, ben ve diğerleri bitiyor ve geriye sadece sen kalıyor Anlıyorsun ki herkesle, doğayla, hayvanla, gördüğün diğer insanlarla birsin ve biriciksin ve özelsin ve değerlisin ve seviliyorsun. " Bir ben var bende benden içeri " denilen işte tam da bu, özünde kalıplardan, korkulardan, endişelerden, kıskançlıktan arınmış herkesle ve her şeyle bir olduğunu bilen bir sen var. Onu keşfetmek için de en güçlü aracın hislerin ve nefesin!

Nefeslerin birlik için attığı bir frekans mümkün. Hadi bugün başla ve kendini asıl seni keşfetmenin keyfini çıkar. İçeride korkacak, endişelenecek, utanılacak hiçbir şey kalmayana kadar kaz derinlere, içindeki madene ulaştığında ne kadar parlak olduğunu ışıldadığını keşfettiğin günler yakın ola

Sevgi, nefes ve neşeyle
Demet



Not Resim için https://banucadirci.com/2017/12/17/en-uzun-gece-bir-dongunun-tamamlanmasi-icimizdeki-isik/ sitesi kullanılmıştırç