25 Ocak 2016 Pazartesi

Niye Surekli Yapmaktayiz


Sürekli bir yapma eylemi içinde olmamızın nedeninden bahsetmek istiyorum biraz. Bunun tek bir sebebi var aslında o da koşulsuz sevilmememiz. Yani ne demek şimdi bu diyeceksiniz, sevginin de koşullusu koşulsuzu mu olur? Evet var, sadece ilk doğduğumuzda koşulsuz seviliyoruz', annemiz bizi kucağına aldığında yüzümüze bakıyor bir saniye  ve sadece o an koşulsuzca, sadece var olduğumuz için seviliyoruz, bir tek o an koşulsuz sevgi mevcut. Sonrasında başlıyor koşullar ve tehditler. Ağlamazsan seni severim, yemeğini güzel yersen severim, uslu çocuk olursan daha çok severim bu tehditlerden sadece bir kaçı. Buna büyüyünce de sevgilimizin bizi sevmesinin koşulları ve arkadaşlarımızın bizi sevmesinin koşulları ekleniyor. Bütün bu koşullar sonucunda biz bir seyleri yaparsak sevileceğimizi öğreniyoruz ve bir ömür hep yapmaya odaklanıyoruz. Bir sürü şey yaparsak, annemiz babamız bizi daha çok sever diye yapıyoruz da yapıyoruz. Yaptıkça onaylanıyoruz ve onaylandıkça, alkışlandığımız için, dogru yolda oldugumuzu dusunup, yapmaya daha çok odaklanıyoruz. Bugüne kadar hep yaptıklarımızla sevildik ve sevilelim diye yapmaya daha çok programlandık. O kadar çok yük bindi ki üzerimize, bazen bir sürü şeyi kendi istediğimiz için değil de bizi daha çok sevsinler diye yapmaya başladık. Olma halini unuttuk gitti. Şimdi değişim zamanı yapma halinden olma haline geçme zamanı. Kendimizi keşfetme ve bizi mutlu olma haline, neşeli olma haline taşıyan şeyleri fark etme zamanı. Bu yazıyı okuduğunuz andan itibaren ilk yaptığınız şeye odaklanın gerçekten ne için yapıyorsunuz, yaptığınız şey sizi mutlu ediyor mu yoksa sizi daha çok sevsinler diye hiç sevmediğiniz bir şeyi mi yapıyorsunuz, bunun ayırdına varin. İstemeyerek yaptığımız her şey bizi olmamız gereken kişiden daha çok uzaklaştırıyor ve mutsuz olmamıza sebep oluyor. Evet insanları kırmıyor, onların istedikleri gibi yaşıyoruz ancak inanın bana onların hayatında bir şey değişmiyor, ancak biz özümüzden çok şey kaybediyoruz. İstemeyerek yapma halinin negatif yükü bütün hayatımızı etkilemeye devam ediyor. Hepimiz aynı parmak izi gibi birbirimizden farklı yaratıldık ve ruhumuzda bambaşka hediyelerle geldik bu dünyaya. Bütün bunlar biz, anne babamız da dahil başkalarının bizi sevmesi için değil aynaya baktığımızda olduğumuz halimizle bizim kendimizi sevmemizi keşfetmemiz için yaşandı. Hepimiz eşsiziz ve hepimizin hediyesi kendisi, varılması gereken nokta burası idi. Aynaya bakma ve hediyemizi görme zamanı. Kendimizi keşfetme zamanı. Kalbimizin samimiyetine güvenme ve duygularımızı hissetme zamanı. Neşede kalmak için içimizden ne geliyorsa öyle olma zamanı. Sadece kendimiz için yaşama ve aynadaki halimize gülümseme zamanı. Hatta bir de özür borçluyuz sanırım kendimize, kendimizi bu kadar yıprattığımız  zamanlar için özür dilemeliyiz özümüzden. Derinlerde de olsa bir yerlerde biliyoruz aslında yürekten istediklerimiz ne, neyi deneyimlemeye geldik bu dünyaya, vakit onları keşfetme vakti, kendimize uyanma vakti. Kolaylıkla, rahatlıkla, sağlıkla olması dileğiyle.

Sevgi, nefes, ışık ve aşkla…