2 Temmuz 2013 Salı

Ruhun İsyanı


Bu konuya nereden geldik şimdi demeyin bir sebebi var tabii ki. Hafta sonu bir düğün için Amasra'ya gittim ve hep bildiğim bir şey bu sefer beni farklı etkiledi. Bir insanın öncesi ve sonrası arasında kıyaslamalar yapılıyordu. Beyne pıhtı atması sonucu eski içine kapanık, duygularını hep içinde yaşayan insan gitmiş yerine anda ve içinden geldiği gibi yaşayan,duygularını serbestçe açığa vuran bir insan gelmişti. İşte o an bu insan ne yapıp da bunu seçmiş olabilir diye düşündüm ve aslında bu ruhun seçimiydi belki de dedim. Hiç kendi olamayan ruhun isyanıydı. Ellili yaşlara kadar eziyet çeken ruh, kendi olamayan, kendi isteklerini yapamayan,duygularını içinde yaşayan, acısını,eğlencesini kimselerle paylaşmayan,kendini sıka sıka geçen bir ömrün sonunda çığlık atmıştı özgür olmak için. Bunun beden deki karşılığı da bir hastalıktı. Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı, belki de komada kalınan ,yoğun bakımdaki anlarda ruhla bağlantı kurulmuş ve bir anlaşmaya varılmıştı. Bedel biraz ağır olmuştu tabii kullanılamayan, felç olan bir sağ taraf ve ruh tarafından kazanılan bir özgürlük.Gerçi ruh açısından da bakarsan ne kadar ağır  bir bedel tartışılır.Yıllarca ruhun çektiği eziyetin de bir bedeli yok aslında. Düşündükçe gerçekten de bilinç altı isyan etmişti. Kendin ol demenin bir başka yoluydu bu. Aslında ruh herkese öyle ya da böyle kendini fark ettiriyor kimine bir hastalık kimine bir zorluk kimine de farklı işaretlerle buradayım ve beni dikkate almadığın için acı çekiyorsun dedirtiyor.Bunlar aklımdan geçerken bir taraftan da kendimi düşündüm, hayatta ne  kadar ruhuma huzur veren şeyleri yapıyordum, ne kadar da zorunlulukları yaşıyordum. Sırf kendim istediğim için yaptığım şey sayısı ne kadar da azdı. Sonra çevremdeki insanlara baktım. Hepimiz bu düzenin esiri olmuştuk aslında. Ruhumuza huzur veren şeyler neler onları bile bilmiyorduk belki de. Çift kişilikliydik hepimiz gösterdiğimiz ve kendimize sakladığımız biz. İstemediğimiz işlerde çalışıyor, para kazanıyor, bu parayla borçları ödüyor ve bir ay daha tüm zamanımızı çalıştığımız iş yerine  satıyorduk tekrar borçları ödemek için bize para versin diye. Biz çalışmak için yaşıyorduk . Keyifle ve mutlulukla yaşamak bizim ilk amacımız değildi. Ruhumuzu esir ediyorduk hatta satıyorduk hiç bizim olmayan para için. Ruhumuzu doyurmuyorduk yaptığımız her şey zorunluluktandı ve buda bizi sürekli aç bırakıyordu. Belki de dünyada giderek artan bunca şişman insanın, mutluluğu çikolatada ya da çok yemek de ya da alışveriş de bulan insanın sebebi buydu. Belki ruh doyduğunda bugün olduğundan daha az yiyecekle doyabilecektik. Belki daha az hastalanacak, belki daha az parayla yetinebilecektik. Bu devir kıyam etme yani uyanma devri . Ruhumuzun farkına varıp artık onu doyurma, onu mutlu etme zamanı . Seçeneklerimiz belli ya  ruhumuzun farkına varacağız ve kendimizin istekleri öncelikli olacak ya da biz bunu yapmazsak yakın zaman da o isyan edecek ve bize öyle ya da böyle isteklerini yaptıracak zaten. Aslolan ruhun zaferinin keyfini çıkarmak dileğiyle.

Sevgi,nefes ve ışıkla.