13 Aralık 2016 Salı

Tanrı’nın Yerine Göz Dikmek



Şimdi basliga bakipda haşa kim Tanrı’nın yerine göz dikebilir ki diyenlerin seslerini duyar gibiyim. Belki zihinsel olarak ve kalben bunu demiyoruz ama hayata farklı farklı kafa tutuşumuzun sebebi en çok da bundan kaynaklanıyor. Biz farkında olmasak da anne karnında oluşan, dünyaya gelince ya da bir kardeşimiz olunca oluşan farklı farklı bilinçaltı kalıplarımız var. Evet farkındayım ne alaka dediğinizi duyar gibiyim. Öncelikle kendi örneğimden başlıyayım efendim ruhsal yolculuğa çıktığımdan beri yaptığım bütün çalışmalarda ‘almaya kapalı’ olduğum çıkıyordu. Daha önceki yazılarda da bahsi geçmiştir almaya kapalı olmak bana gelen mucizeleri, hediyeleri, bolluk bereketi, iş yerinde ki bir terfiyi, bana verilmesi gereken daha fazla bir maaş zammı gibi bir sürü şeyi engelleyen bir durum. Eğer siz almaya kapalı iseniz bunlar size pek de kolay gelmiyor. Daha beceriksiz bir arkadaşınız terfi ederken siz sadece seyrediyorsunuz, başkasına sizden daha az çalışmasına rağmen daha çok zam yapılıyor, size hiç havadan emek sarf etmeden bir şey gelmiyor vs.. bu örneklerin sayısını arttırmak mümkün. İşte yaptığım çalışmalardan birinde bunun kökeninin doğduğumda annemi emmemiş olmaktan kaynaklandığını tespit ettim. Dünyaya geldiğimde annemin sütü yoktu beni emziremedi, yeni doğan bir bebek için anne = yaşam demekmiş, ben de bunu yaşam beni beslemiyor, ihtiyaçlarımı karşılamıyor bilinç altı kalıbı ile eşleştiriyorum ve varoluşa, Allah’a sinirleniyorum. Bundan sonraki tüm hayatımda da bu kafa tutmam devam ediyor. Doğduğumda sen beni beslemedin ben de şimdi senin bana sunduklarını ‘’ALMIYORUM’’ kafa tutmasıyla, aslında sana ihtiyacım yok, ekmeğimi taştan çıkarırım, kimseye muhtaç değilim ve sen versen de kolaylıkla ben almıyorum diye Allah’a kafa tutuyorum. Aslında böyle olunca benim için hazır olan ve kolaylıkla bana gelecek olan nimetleri de elimin tersiyle inat uğruna almıyorum ve istemiyorum. Bu ufak örnekteki gibi hepimizin hayatı böyle kalıplarla dolu, ben inat eliyorum almayı reddediyorum bir başkası belki kardeşi olduğunda kıskançlığı görüyor annesini adaletsizlikle suçluyor ve bilinç altında annesine aslında yaşama, Allaha kızıyor ve sen adaleti sağlayamıyorsun senin yerine ben adaleti sağlayacağım kaydını oluşturuyor ve Allah’ın dağıtamadığı adaleti tüm yaşamı boyunca kendi dağıtmaya çalışıyor. Tüm hayat tabii ki çaba içinde geçiyor. İşte böyle baktığımızda, kendi hayatımızda hangi alanda Allah’a ( siz varoluş, doğa, yaratıcı kaynak inandığınız şeyi koyabilirsiniz yerine) kafa tuttuğumu bulabilirsek ,neler bizi öfkelendiriyor, hayatın hangi alanlarında sorunlar yaşıyoruz ve kontrol tamamıyla bizde ama yine de isteklerimize ulaşamıyoruz bir dönüp bakmak lazım. Belki  o zaman nerelerde hayata kafa tutuyoruz, Allah rolüne soyunmuşuz ve insan olduğumuz aklımızdan çıkmış farkına varabiliriz. İnanın bundan sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Çocukluğumuzda bilinç altına attığımız tohumlarla bugünkü sorunları yaşadığımızı bilirsek ve sıkıntı yaşadığımızda karşımızdakileri suçlamak yerine hayatın sorumluluğunu alıp, ben bu tarz sorunlarla ilk nerede hangi yaşımda karşılaşmıştım ve sorunun ortaya çıkış sebebi neydi diye aklı hala orada kalmış küçük çocuğu bulup, neden üzülmüştü, o an hangi kararları almıştı bir kendisinden dinlemek lazım. Çünkü o küçük çocuğun o yaşlarda aldığı kararlarla bugünümüzü yaratıyoruz. Siz o ufacık yaşta adaleti dağıtmayı seçiyorsanız eğer size gelen deneyimler hep adaletsizlik oluyor, görüyorsunuz ve sadece ben düzeltebilirim diyerek yıprana yıprana yıllar yaşıyorsunuz. Küçük çocuk doğduğu andan itibaren hatta anne karnında bile bilinç altı kayıtları üretmeye başlıyor. Lütfen bir sorun yaşadığınızda o küçük çocuğu bulun ve yalnız olduğunuz bir köşede, gözlerinizi kapatarak buna benzer bir olayın yaşandığı en küçük halinize gidin ve oradaki çocuğun neler hissettiğini bir görün. Ona sorular sorun, onun cevaplarını ciddiye alın çünkü bugünü dündeki o çocuk yarattı.

Sevgi,nefes,ışık ve aşkla…