29 Mayıs 2014 Perşembe

Kimin İşi

Hayat bizi bazen en çok da bizim yüzümüzden yorar. Biz çünkü etrafımızı kontrol etmeyi severiz. Tamamen iyi niyetimizden tabiki. Biliriz ki biz her şeyin en iyisini yapıyoruz, etrafımızdaki yakınlarımız,arkadaşlarımız için de her şeyin en iyisini istiyoruz, o zaman her şeyi onlar için de biz organize edelim. Hep en iyi seçeneğin ne olduğuna dair bir fikrimiz vardır ve tesadüfe bakın ki hep de en iyi fikir bizimdir. Herkese akıl veririz, bize sorulsun sorulmasın, herkese iyi niyetle halledecekleri işler konusunda yardımcı olmaya çalışırız. Diyeceksiniz ki bunda kötü olan ne var. Tabii ki kötü olan bir şey yok ancak böyle yaptıkça yıllar geçtikçe bir bakmışız ki herkesin her işini biz halleder hale gelmişiz. O kişiler de nasıl olsa bizim en iyi şekilde halledeceğimizi bildiklerinden başlarına gelen en ufak bir olayı bile bize hallettirir hale gelmişler. Onların bir suçu yok, onları biz alıştırmışız buna. İşte bu kimin işi kısmı da tam buradan çıkıyor. Nefesle ve bu yöntemle tanıştıktan sonra benim işim çok kolaylaşmıştı. Bakalım sizde nasıl sonuçlar ortaya çıkacak. Öncelikle yöntemi anlatmak istiyorum. Yanlış hatırlamıyorsam eğer yöntemi bulan Byron Katie idi. Yöntem dünyada üç iş olduğundan bahsediyor, '' benim işim'',  ''senin işin'', ''onun yani Tanrının (Allah, Kaynak,Yaratıcı güç) işi'' .Bir olay olduğunda dur ve bak diyor ''bu kimin işi ''. Eğer benim işimse halledeceğim ama başkasını ilgilendiren bir iş ise susmayı seçeceğim. Mesela sabah kalktığınız camdan dışarı baktınız acayip yağmur yağıyor. Bu değiştirebileceğiniz bir durum değil ve yağmurun yağması Tanrı'nın işi . Yağmura sinirlendiğinizde aslında siz kendi işiniz olmayan bir şey için sinirleniyor, ve Tanrı'nın işine karışıyor olursunuz. İş yerinde yanınızdaki arkadaşlarınız bir konu hakkında tartışıyorlar, sizin konu ile hiç alakanız yok ama sizde bir kaç cümle söylüyorsunuz diyelim, burada yaptığınız başkasının işine karışmak oluyor. Ben bu tekniği öğrendikten sonra eskiden karışmam gereken bir durum olduğunda hemen düşünüyordum acaba şimdi bu kimin işi .Başta karışmamak biraz zor oldu, çünkü en iyi yöntem benim bildiğimdi ve onlara iyi niyetle yardım etmek istiyordum. Susmak ve yorum yapmamak çok zor geldi . Sonraları ama çok işime yaradı. Şimdi bir şey olduğunda hemen bu kimin işi diyorum ve ve kendi işim dışındakilere müdahale etmiyorum. Bu yöntemi öğrendiğimden beri mesela koşulsuz bir kabul içindeyim. Hiç hava durumundan dolayı mutsuz olduğum ya da kızdığım olmuyor. Çünkü biliyorum ki artık bu Tanrı'nın işi ve karışmamalıyım. Gördüğüm havayı kabulleniyorum ve gereksiz söylenmelerle günümü mahvetmiyorum. Peki bu yöntemi kullanınca neler oldu hayatımda derseniz, bir kere inanılmaz bir sadeleşme oldu, fark ettim ki kendi işim olmayan ne çok şeye karışıyormuşum. Karıştığım her şeyi çözmeye çalışmak beni ne kadar çok yoruyormuş. Aslında yapmam gereken daha az şey varken ben benim işim olmayan şeyleri de üstlendiğimden ne çok işim artıyormuş ve bir de insanlara her işi bana yaptırıyorlar diye kızıyormuşum. Hem kendim daha iyisini yapacağım için başkasının işini üstleniyorum hem de onlara bir işi beceremiyorlar bana yaptırıyorlar diye kızıyordum . Hem kendimi mutsuz ediyorum hem de yakınımdaki insanları. Onlar neden mutsuz oluyorlar derseniz şöyle ki aslında ben onların tekamül süreçlerini geciktiriyordum. Almaları gereken sorumlulukları almalarını engelliyor, onların yapması gereken şeyi ben yapıyorum ve onlara başarma duygusunu tattırmıyorum. Onlarda kendilerini hem mutsuz, hem beceriksiz, hem başarısız hissediyorlar. Neden, benim farkında olmadığım, kamufule olmuş şekilde beni ele geçiren egom. Ben onlardan daha iyi biliyorum, daha kısa sürede , en iyisini sadece ben yaparım bilinçaltı kalıbı ile onların bir şeyleri başarmasını engelliyorum. Peki bugüne kadar bu egoyu neden fark etmiyorum çünkü bilinçaltı kalıbı yukarıdaki gibi iken ego kendini sarmış sarmalamış bana en şirin haliyle, sen onların işlerini kolaylaştırıyorsun kalıbıyla, onları mutlu ediyorsun kalıbıyla sunuyor da ondan uyanmıyorum ve herkese yardım ediyorum iyi niyetiyle egomu beslemeye devam ediyorum. Bu hayatta herkes yetişkin hatta bir çocuk bile bir yetişkin ve ne yapmaları gerekiyorsa ellerinden gelenin en iyisini yapabilecek kapasitede. Onları düzeltmeye çalışmak da yaradanın işine karışmak aslında. Gerisi bizim egomuz. Eğer bizden daha az biliyor ya da eksik yapıyorsa da zaten öyle yapması lazım ki tekamül sürecinde ilerleyebilirsin. Hatalar yapsın ki hatalarından öğrensin ve yoluna keyifle, başarma duygusuyla devam etsin. Bırakalım biz onları engellemeyelim. İş bizim işimiz mi önce onu bir dakika düşünelim ve sadece kendi işimizi yapalım. Böyle olursa hem biz rahatlayacağız hem de bize yakın olan insanlar. İnanın bir süre sonra kendinize itiraf edebileceksiniz ki kendi işim olmayan ne çok şeye karışıyormuşum ve hayatımı kendi kendime cehenneme çeviriyormuşum. Bu dünyaya çile çekmeye değil , keyifle seçtiğimiz şeyleri deneyimlemeye geldik. Hayatı taa içimizde hissetmeye. Fazla yüklerle bunu yapmamızı engellemeyelim. Kendi önemimizin farkına varalım ve diğer insanları da rahat bırakarak, kendi şeçtikleri yolda yürümelerine izin verelim. Aşırı yüklerle ne kendimizi ne de başkalarını mutsuz etmeyelim. Karışmamız gereken bir iş olduğunda ilk kendimize sormamız gereken ''BU KİMİN İŞİ'' sorusu olsun ve sadece kendi  işimizi yaparak, kendimiz için keyifle yaşayalım.

Sevgi, nefes, ışık ve aşkla ...