21 Ocak 2016 Perşembe

Çekim Yasasının Görünmeyen Yüzü


Bu güne kadar hep taraftarı olduğum, daha önceki yazılarımda da ballandıra ballandıra anlattığım çekim yasasının başka bir yanını öğrendim Merkaba eğitiminde. Aslında büyük güçlerin bir oyunu olduğunu da düşünüyorum şimdi, bizde bu oyunda piyon olarak kullanıldık, bilmeden çekim yasası ile hayatımıza çektiklerimizle ve yaratım gücümüzle hayatımıza çektiklerimizle küçük bir oyunun içinde mutlu olduk. Bu oyun ne idi. Bunu anlamak için önce kutupluluk yasasından biraz bahsedelim. Üzerinde bulunduğumuz dünya da kutupluluk yasası mevcut. Yani her şey iki uçlu, ikilik var , iyi-kötü , güzel- çirkin gibi her şeyin bir kutbu, bir zıttı var. Bu zıtlık içinde çekim yasasında biz isteklerimizi zihinle istiyoruz. Zihnimizde karar veriyoruz ve zihnimizle isteklerimizi yaratıyoruz. Zihnimizde bu kutupluluk yasası çerçevesinde ikili yaratıyor yani iyiyi yaratırken bir de kötüyü yaratıyoruz, kutupluluk yasası gereği. Yani yağmur yağmasını istiyoruz ve zihnimizle yağmura odaklanıyoruz, yağmuru yağdırıyoruz ama aynı zamanda sel de oluyor gibi. Merkaba eğitiminde ise öğrendiğimiz isteklerimizi kalpten yaratmaktı. Sadece kalpte kutupluluk yok, orası saf sevgi ve ışık olduğundan ve bir olduğundan kalpten isteyerek yarattığımızda teklik nedeniyle sadece istediğimizi ve de bizim için hayırlı olanı yaratıyorduk. O nedenle asıl olan kalpten yaratmakmış. Genelde de yaygın bir inanış vardır eskilerde, yürekten istedim ve oldu diye. Gerçekten yaptığımız bu idi kalbimize odaklanmak ve o saf sevgiyle bir olup, yaratmak istediklerimizi yaratmak için kalpten niyet etmek ve gerisini Allah’a bırakmak, istediğimizde diretmemek. Bizim için hayırlı ise olmasına niyet etmek. Gerçekten kalbinizi kibirden, yargılardan arındırabildiyseniz ki bu enerji frekansınızı yükseltir, bu da kalpten yaratma gücünüzü arttırır ve kalpten bir olandan istediğinizi yaratırsınız. Eski zamanlarda beyin kalbin emrinde imiş, şimdi ise kalp beynin emrine girmiş. Kalp ve beyin yer değiştirmiş. Bilinç seviyesi kalpten beyne düşmüş, şimdi ise olmakta olan yani yeni yılla birlikte deneyimleyeceğimiz tekrar beyinden kalbe yolculuk olması. Tekrar bunu öğrendiğimizde , kızgınlıklar, küskünlükler sonucu kapattığımız kalbimizi tekrar sevgiye açtığımızda ve yaratımlarımızı kalpten yaptığımızda bizim doğum hakkımız olan kaliteli yaşama sahip olacağız. Evet inanılır gibi değil ama kaliteli yaşam bizim doğum hakkımız, hiç birimiz bu dünyaya çile çekmeye gelmedik. Kalbimizi tekrar hatırladığımızda ve orada sadece ve sadece sevgiyi barındırdığımızda bu dünyayı cennete çevireceğiz. Doğum hakkımız olan kaliteli yaşama kavuşacağız. Ben yaşamı daha kaliteli yaşamayı hak ediyorum sizlerde öyle. Kalpten yaratımlarımızın çoğaldığı anlar olması dileğiyle.

Sevgi, nefes, ışık ve aşkla..

Merkaba - Aydınlanan Kalbin Uyanışı





İkizlerime rağmen katılabildiğim çok güzel bir eğitimdi. Dönüp bakınca nasıl gidebildiğime bile şaşırıyorum. Bütün koşullar oluştu ve ben kendimi eğitimde buldum. Bazı eğitimler vardır, siz farkında olmasanız da zamanı geldiğinde tüm şartlar birleşir ve kendinizi orada buluverirsiniz. Orada olmanız gerekiyordur ve nasıl olduğunu anlamadan bazen eğitimin içeriğini bile araştırmaya fırsat olmadan ya da hiç o konuda bilgi sahibi olmadan, kendinizi eğitimde bulursunuz. Bana da öyle oldu, içeriğini bile bilmeden gittim, sadece o eğitime gitmeliyim düşüncesi vardı kafamda. İyi ki yapmışım.

Öncelikle Merkaba’nın ne demek olduğu ile başlayalım ve neler yaptık, neler öğrendim tek tek paylaşalım. Merkaba’da Mer=Işık  Ka= Ruh ve Bah= Beden anlamındadır. Eğitimde amacımız Işık bedenimizi aktive etmekti. Aslında en çok da unuttuklarımızı hatırlama eğitimiydi. Bu dünyaya gelirken deneyimlemek istediğimiz şeyleri ve deneyimleri yaşayacağım ruh ailemizi de seçip geliyoruz. Doğum anında ise tüm bildiklerimiz bize unutturuluyor, bu tekamülün bir parçası. Bu dünyadaki görevimiz ne, neyi deneyimlemeye geliyoruz amaç onları hatırlamaktı. Çünkü bunun farkına varmaz ve ruhsal amacımızı bulmazsak tekrar tekrar bedenleniyoruz. Aslında çok eski ruhlarız, eğitim bize unuttuklarımızı hatırlattı. Eğitimden sonra da çocuklarıma ninni diye söylemeye başladığım şey; buraya hatırlamaya geldik, kim olduğumuzu hatırlamaya, verdiğimiz sözü hatırlamaya, istiyorum ki kulaklarına kar suyu kaçsın ve yaşam amaçlarını bizden daha erken keşfedebilsinler. Eğitmenimiz Aygün Kabadayı’ydı ve 5 gün boyunca çok güzel bilgiler paylaştı bizimle. Neler yaptık neler, kapkara özel gözlüklerle beş gün boyunca bol bol meditasyon yaptık ve bizi son güne hazırladırlar. Bu süreçte hep hislerimizi hissetmeyi öğrendik, başka başka alemlere gittik. Sufi dansı denen bir şey deneyimledik ki eskiden bunu dergahlarda her sabah 100 kişi ile yaparlarmış, biz ancak 12 kişiyle yapabildik. Kalbinizi karşınızdakine tamamen açtık ve kalp gözümüzle karşımızdaki insanın içindeki Allahın parçasını, onun tek, esşiz ve mükemmelliğini görmeye çalıştık ve kalbimizi açarak ona sevgi gönderdik. Günümüz insanı kalbini en fazla 12 kişiye açabiliyormuş, daha fazla kişi ile yapsanız da kalp daha fazla açılamıyormuş. Eski insanların kalplerinin genişliğini düşünün ki bu çalışmayı 100 kişi ile yapıyorlarmış. Birde şimdi gelinen noktaya bakın sadece 12 kişi. Deneyimlemesi inanılmazdı. Bunun dışında birlik meditasyonu yaptık, kalbin kutsal mekanına girme meditasyonu yaptık ki geçmiş yaşam kayıtları burada kayıtlı imiş, kalbin minik mekanına girme meditasyonu ve en son da yaratım meditasyonu yaparak ışık bedenimizi aktive ettik. Kalbin minik mekanında iken de kaybetmiş olduğunuz bir yakınınızla iletişime geçmeyi ya da Mevlana, Yunus Emre gibi iletişime geçmek istediğiniz biriyle bağlantı kurmayı deneyimliyorsunuz. Daha önce eğitime gelenlerden de dinlediğim, ışık beden aktivasyonu sonucunda kişinin hayatında köklü değişimler olduğu idi. Bir arkadaş bir yılı 10 yıl gibi yaşadım demişti. Bir sürü değişikliği bir yıla sığdırmıştı. Benim de eğitimden sonraki radikal değişiklerden biri bakıcımın aniden işten ayrılması oldu, ikiz bebeklerim olduğu ve onlara bakıcı bulmak çok zor olduğu için başlangıçta çok sarsıldım ancak sonra gidenden daha iyi bir bakıcı hatta tam da gidende olan eksikleri tamamlayan bir bakıcı hiç aramaya bile başlamadan kolaylıkla hayatımıza girdi, çok şükür.  Farkındalıklarım arttı, bugüne kadar çözümleyemediğim bir sürü konu tekrar gündeme geldi ve karşılaştığım olaylarda hislerime bakmayı ve onları dibine kadar yaşamayı deneyimledim. Acayip bir sakinlik geldi üzerime, gidilecek hiçbir yer yok, yapılacak hiçbir şey yok tarzında bir huzur ve boşluk hissi ile dolaştım hala da o sakinlik devam ediyor. Sanırım hayatımdan telaş çıktı. En önemlisi de benim için bu dünyaya hangi amaç için geldiğimi ve görevimin eğitim sırasında ortaya çıkmasıydı, araftaki ruhlarla ilgili bir görev, neden onu seçtim onu da bilmiyorum, oyunun parçaları tamamlandığında belki daha iyi anlayacağım nedenlerini. Işık beden aktivasyonu sonucunda tekrar bedenlenmeyeceğim ve tekamülümün farklı bir süreçte devam edeceği bilgisi ise benim için eğitimin hem sürprizi hem de hediyesiydi. Bir noktayı belirtmemde fayda var, eğitimin sonunda bazıları o anda bazıları da hayatın içinde yaşarken yaşam amaçlarını ve görevlerini bulabiliyorlar. İlla da eğitimin sonunda bu görevi bulacağız diye de bir kural yok. Değişik ve güzel bir eğitimdi. Eğitimle ilgili ufak bir bilgi daha vermek istiyorum, o da katılımcıların durumu. eğitimde çok fazla meditasyon olduğu için hiç ruhsal süreçten haberi olmayan biri de gelebilir mi diye sorduğumda kişi hiç bir şeyle ilgili değilse ruhsal çözülmelerin eğitim sırasında daha kolay olduğunu, bizim gibi süreçten haberdar insanların daha zor duygularını bıraktıklarını öğrendim. Yine de bol meditasyonlu bir eğitim olduğunu belirtmemde fayda var, gittiğinizde şaşırmayasınız. Eğitim içinde sahip olduğum ve kendi ruhsal yolculuğumda çözümlediğim bir sürü konuyu da kısa kısa diğer yazılarımda paylaşacağım. Eğitimin içeriği ve eğitmenle ilgili daha detaylı bilgiyi aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.

Sevgi,nefes,ışık ve aşkla

http://aygunsolara.com/kategori/egitim/?date=after

Duyguları Hissetmek


Öncelikle aylardır yazamamamın sebebi 24.04.2015 de ikizlerim Ayşe Melisa ve Işıl'ın dünyaya gelmesi ve benim kendimi yeni bir sürecin içinde bulmamdır. Bu iki güzel hediye için önce kendime ve emeğime sonra eşime sonra doktorlarım Sn. Halit Fırat Erden ve Murat Berksoy’a ,beni bu zorlu süreçte destekleriyle yalnız bırakmayan aileme ve arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ediyorum. Dünyanın en güzel iki hediyesine sahibim ve onlar da benim bu dünyadaki yansımam aslında. İlk aylarda biri hep gülerken diğeri hep ağlıyordu, ne zamanki onların benim içimde kimsenin görmediği gülen ve ağlayan yanlarım olduğunu fark ettim, hayat dengelendi ve şimdi ikisi de hep gülüyorlar çok şükür. En büyük öğretmenlerde çocuklarımızmış aslında yeni öğreniyorum. Şimdi 8.5 aylık oldular ve işime ve yazılarıma dönebildim. Bu süreçte sadece nefes seanslarına gidebildim, çocuklardan kaçıp bir de Merkaba eğitimi sıkıştırdım araya o kadar. Şimdi de sıra fark ettiklerimi sizlerle paylaşmakta.

2016 yılıyla birlikte Altınçağa geçtik ve şimdi devir duygularımıza sahip çıkma devri . Şimdiye kadar geçiştirdiğimiz, hisseder gibi olduğumuzda konuyu değiştirip üstünü kapattığımız duygularımız, acımız, kederimiz, kendimizi değersiz hissetmemiz, sevilmediğimizi düşünmemiz, hak ettiğimizi alamadığımız gibi hislerimizi erteleye erteleye bugüne kadar geldik. Ancak bugünden sonra kaçış yok, artık enerjiler üstümüze üstümüze gelip bunları bize dibine kadar yaşatacak. Acımızı gerekirse gözümüze sokacak ve acınla yüzleş, acının sorumluluğunu al, onu dibine kadar yaşa ve ondan beslen ve büyü, öğren diyecek bize. Kendimizin en kuytu yanlarıyla yüzleştirecek bizi. Mutsuzken mutlu pozu veren yanımızla mesela, Merkaba – Aydınlanan Kalbin Uyanışı eğitimi aldığımda eğitmenimiz Aygün Kabadayı’yadan öğrendiğim ve beni hayrete düşüren hatta bu kadar kendimle çalışma yaptım, hiç bu açıdan düşünmemiştim dediğim bir uyanış yaşamıştım. Demişti ki ben yüzümdeki mimik kasımla, süre yalan olmasın, 3 ay çalıştım demişti. Nasıl olur da ben mutsuzken benim emrimde olan bir kas, dudağımda ve benim emrime bağlı benden komut bekleyen bir kas güler. Bu nasıl bir yalandır, kendime ve çevreme söylediğim. Sonra acımın sorumluluğunu aldım ve her mutsuz olduğumda yüzümün şekline baktım gerçekten mutlu mu mutsuz bir görüntümü sergiliyor. Gönül rahatlığıyla mutsuzluğumu, kimse ne der diye gizlemeden saklamadan, mutluluk rolü oynamadan yaşayabiliyor muyum diye. Siz acınızı, öfkenizi, sevincinizi doyasıya yaşadığınızda, duygunuza sahip çıktığınızda, o duygu geçip gidiyor, o duyguya bağlı kalmıyorsunuz. Yani, en fazla ne kadar öfkeli kalabilirsin, o öfkeyi dibine kadar hissettiğinde bir süre sonra öfkenin kendiliğinden ortadan kalktığını görüyorsunuz. Öfke enerjisini belli bir süre kendinde tutabiliyorsun, belli bir süre sonra zaten sen istemesen bile o senden gidiyor. Enerjin değişiyor. O nedenle hissettiğin her ne ise ona sahip çık ve o hisle bir süre kal, sonra o hissi imgesel olarak vücudundan toprağa akıt, o hisse teşekkür et ve sor, bunun hediyesi ne diye, ne öğrenmem gerekiyor bu olaydan ya da bu yaşanandan, kızdığım bu insan benim hangi yanımı temsil ediyor diye sor, sorduğunda ve sessiz kaldığında zaten sana her şeyi bilen bilge yanından cevap gelecektir, cevabı bulduğunda da zaten sen aynı insan olmuyorsun, değişiyorsun, büyüyorsun ve bu farkındalığında sana hayatta güzel sürprizleri oluyor. O zaman işte hayat bir oyuna dönüşüyor ve sen hep puzzle ın bir parçasını daha tamamlayarak tekamülüne devam ediyorsun. Hayat işkence olmaktan çıkıp, eğlenceli bir oyun oluyor. Yaşadığın ve sahip çıktığın her his seni yüceltiyor, değiştiriyor, geliştiriyor. Öyle olunca da işte Mevlana’nın dediği gibi hiçbir gün bir öncekinin aynı olmuyor ve sen hiçbir gün bir önceki gün ki sen olmuyorsun. Zaman değişim ve dönüşüm zamanı, bu da ancak kendimize samimi olmakla başlıyor, ne hissediyorsak onu yaşayabilmek dileğiyle, kolaylıkla, rahatlıkla ve sağlıkla olsun inşallah.

Sevgi, nefes, ışık ve aşkla…